Perşembe, Mayıs 31, 2012

KÜRTAJ

Yukarıdaki fotograf 8 haftalık bir embriyoya ait.
Sözün bittiği yerdeyim ama yazmazsam eğer içimdeki dışa vurulmamış suçluluk duygusu beni daha da derinden yaralayacak. Asla edebiyatını ve tartışmasını yapmayacağım "yaşama hakkı" konusu karşımda bir dev gibi... Ben mi neyim karşısında? Cüceleştim..
Ağır bir konu! Yıllardır kişisel olarak her ortamda çatır çatır kavgalara giriştiğim konu en sonunda bir yerden sanki benim ağzımdan çıkmışcasına dillendi ve gündeme geldi. Recep Tayyip Erdoğan'la günlerdir aynı frekansta yaşıyorum. Tehlikeli duygular içindeyim. İktidara geldiği günden beri attığı her adımı eleştirdiğim adam ama öyle ama böyle bir gün geldi benim de frekansımı tuturdu. Tabii ki frekans ayarımızda halen cızırtı devam ediyor. Ve korkarım ki artarak da devam edecek. Ancak aklıma uyan düşüncelerinde kendimi arkasında bulmamam da sadece muhalif olacağım diye tuuuu kakaa demem de kendime saygımı eksiltecek hiç şüphem yok.
Bu konu hakkında öyle çok yazacaklarım var ki; hani yazsam kitap olur. Bundan adım gibi eminim. Evet yazmalıyım yazmalıyım.
Kısaca, özetle, kırpık kırpık yazılacak bir konu değil bu konu. Konu siyasî polemik yapılacak bir konu değil. Toplumların içinde yaşadıkları devlet, toplumun bekâsı için vardır.
Devlet içindeki düzeni de elbette yasama, yürütme ve yargı kurumları belirler.
Bu kadar büyük kurumların ortak hareketiyle oluşacak adımlara bir vatandaş, bir kadın, bir anne ve herşeyden önce bir İNSAN olarak elbette katkıda bulunmak isterim. Düşüncelerimi, yaşadıklarımı, yaşamadıklarımı, yaşatamadıklarımı neden neden anlatmak isterim ki konu sadece bir "vajina bekçiliği" gibi ağzından yeller alasıca bir iğrençlik parkurunda tartışılmasın!
Bu konu asla böylesi kadının cinselliğinin sözde sahipleniyormuşcasına savunan gibi görünen çakma insan yığınlarının ağzında sakız, ellerinde pankart olamayacak kadar hassas ve korkutucu bir konu.
Çok doluyum çok ...
Devam edeceğim...


Hiç yorum yok: