Cumartesi, Ekim 22, 2011

19 EKİM 2011

19 Ekim 2011! Türk'ün tarihine kara bir sayfa
 olarak geçti. Yürekler yine yandı ki ne yandı... Şehit olan askerlerimizin sayısı hakkında yirmialtı da dendi seksenyedi de... Her biri bir ocak söndürdü. Şehit olan bir tek canımız için dünyayı yakacaksam ben demek ki bu gidişle evrende gezegen kalmayacak. Böylesi acının üstüne yazmak hiç kolay değil. Kaç gündür kolum kanadım kırılmış gibi gezmekteyim. Koca yazımı yüreğim ağzımda nerdeyse hiç uyku uyumadan geçirdim bendeniz. Oğullarımdan birini askere göndermiştim. Vatanın o köşesi bu köşesi farketmez diyorlar ya; ağzı olan konuşuyor ya! Oğlum gide gide Şırnak'a gitti jandarma olarak! Kısa dönemin kısa eğitiminden sonra sanki kırk yıllık robocop olmuş gibi oğlum Şırnak'ta idi. İki erkek çocuk büyütürken onca yıl elbette bir gün asker olacaklarını biliyordum ama tüm benliğimi de alıp asker edeceklerini doğrusu tahmin etmiyordum. Her anne çocuğuna düşkündür bağlıdır. Ama bir de gelin görün ki asker anası olun da o bağlanma nasıl bağlanma. Her haberde yürek ayakta! Kulaklarım sağır olsun da kötü bir haber duymayayım diye dua ettim kaç kere... Bir gün aramasa oğlum yürek yine pıt pıt "yoksa"larla atmaya başladı... Ben Türküm! Soyum sopum belli! Asker torunuyum dört bir koldan. Çanakkale'den, Süveyş'den berat almış dedelerim! Korkmayız düşmandan soysuzdan asla! Ancak gelin görün ki Türk durduk yere vahşi çığlıklar atıp da can alacak bir yaratılışda değildir. Çocuklarımı büyütürken eve oyuncak adı altında silah ve savaş çağrıştıran nesneler sokmadım. Okulda arkadaşlarında kavgaya tutuşurlarsa sürekli geri çekilmelerini önerdim. Kimselerin canını yakmamayı ömür büyu bir düstur edinmelerini sağladım. Can değerlidir! Her kimin olursa olsun! Evdeki karıncanın da dağdaki kurdun da EN AZ senin kadar yaşama hakkı var dedim! Dedim dedim dedim... 

Ve bugün geldiğim bambaşka bir nokta! Bebe kolay gelmiyor kucağa... Ve kolay kolay büyümüyor!
Oğlumu askere uğurlarken O'na elimi sallarken ki duygularımı tarifte inanın zorlanıyorum şimdi. Gözümden ateş gibi yaşlar dökerken içim kaskatı kesilmişti. 
Söz verdim kendime söz! 
Eğer ki kılına zarar gelsin bin mislini alacağım zararının. 
Oğul gittikten sonra ben yaşamışım da ne ola ki! 
PKK'yı tartışmam bile! 
Can almak elbette Azrail meleğinin görevi amma oğlumun kılına zarar gelse her bir zerresi için can almazsam yaşamanın anlamı yok. Böylesi bir yaşamak rezilcesine olur elbette! 
Evet belki de bu PKK ya da (şimdilerde moda görüntüyle hani bir siyah kurdele fiyonkla ifade ediyorlarlar ya o ne haltsa) terör denen kahpeliğinin böyle sürüp gitmesi anaların bu işte yapması gerekeni yapmamasındandır! Ve Türk halkının da bilinçsizce şehit anası payesi vererek bu anaları takatsız bırakmasındandır! 
Şehitlik elbette yüce bir makamdır inanan için! Ben de inanıyorum amma velâkin hangi akıl şehitlerini al al toparağa ver sonra otur da taziye kabul et ; ya sonra? 
Yeni şehitler yeni şehitler... Kentlerde kırsallarda sümüklü pkk arzı endam etsin o içler acısı çirkinleri ve dilleriyle...
Bu saatten sonra, bu noktalara taşındıktan sonra, bunca Mehmetçik'i toprağa verdikten sonra kimse benden kardeşlik türküleri beklemesin! Bundan kelli o adını bile anmayacağım sürüye de feodalitesine de, anasına da, bebesine de, töresinin içinde ettiklerime de asla asla anlayışla yaklaşmayacağım.
Amerika'ya, İsrail'e, AB beni satan ve asla ıslah olmayan bu yaratıklara karşı tüm tavrımı netleştirdim. İnsanlık için böylesi akıldan yoksun ve çirkin bir kalabalığın yok olması için tüm kalbimle tanrıya dualar ediyorum! İçlerinden hasbel kader insanlıktan nasibini alanlar varsa elbette bu duamdan uzak dursunlar!

Hiç yorum yok: