Cumartesi, Ağustos 15, 2009

Benim hâlâ umudum var

Karşılıklı oturmuş çayımızı içiyoruz güzel güzel... Hafiften okşarcasına Ağustos esintileri içinde ağaç gölgesi altındayız. Yorulduk biraz yokuş yukarı çıkınca haliyle. Vitrinlere bakmayı ve alışveriş yapmayı daha sonraya bırakıp biraz oturup çaylanmak istedik. Ordan burdan derken pat diye düşüverdi o söz: "İntihar edeceğim!"
Kim, nasıl, ne zaman, nerde, neden, nasıl derken bende hâl mâl kalmadı elbette.
Çevremdeki tüm sesler susmuş olmalıydı ki bunca uzun bir sessizlik oluverdi. Yooo baktım sağıma soluma. Herkes kendi aleminde konuşuyor. Garson kediye pist diyor. Arkamızdaki gençler renk ahenk muhabbetteler. Demek bu anlık sağırlık bana ait bir içsel durum. Arkadaşımın yüzüne baktığımda o söylemin ondan çıktığını anladım. Gözlerinde öyle bir vazgeçmişlik belirdi ki ansızın sanki o anda ellerimden kayıp gidecek diye panik oldum bir anda. Bir şeyler söylemem gerekiyor ama ne? Düşünmek ve yorum yapmak için hiç zaman yok. Bana daha önce söyleseydi ya bu durumu. Tüm gece düşünür bir konuşma hazırlardım kendimce. Acizliğimin dibinde hissettim kendimi. Yanımda yürüyen arkadaşım için için ölüme mi yaklaşıyor duygusu ağır geldi. Herşey bir anda çıkıverdi ağzımdan. Hiç ama hiç yapmadığım bir şey böyle bir halde dalga geçer havada olmak. Ama oluverdi bir anda...
"Aman ha giderken haber ver; ben de geleceğim. Tek gitme. Bilmezsin sen oraları"
Evet aynen böyle söyledim. Ne bir düşünce, ne bir planlama...
Bu kez şok sırası O'na geçti.
"Demek çok da etkileyici çıkmadı ağzımdan sözcükler. Al işte anlaşılmazlığım nasıl da belli. Arkadaşım bile benle bu durumda dalga geçiyor"
Bunları bana söylemedi ama sanki böyle düşünür gibi baktı bana.
Bir şeyler yapmam gerektiğini düşünüp karşısındaki sandalyeden hemen yanındakine atladım.
"Abartmadık mı sence... Ne ben ne sen neden nereye gidiyoruz ki... Acele karar vermeyelim. Bekleyelim bence..."
Ah Şirin ah... Dalgayı yaptın yetmiyor bir de dalgayı taşlamaya başladın...
Biraz daha konuşma yaptım aklımca. Ama yetti mi bilemiyorum. Böyle bir hal içinde kalktık çay bahçesinden. Yolda ilk durağımız bir mayo-bikini mağazası oldu. Arkadaşım elindekilerin eskidiğini yeni bir mayo almak istediğini söyledi. Gelecek yıl için şimdiden almak istiyor. Birden böyle sezon sonu indirimli alışverişlerin aslında nasıl da insanları gelecek yıla taşıdığını farkedip tüketim dünyasına teşekkür ettim. Çok komik gelecek belki ama belki de alacağı yeni mayosunu gelecek yıl giyebilmek umuduyla bile insan güzel bir yıl geçirebilir. Bir mayo ya da herhangi bir küçük nesne bile gelecek için insana umut verebiliyorsa -ki verdiğini düşünmek istiyorum- demek hayat yaşamaya değer. Ve belki daha ne güzel beklentilere gebe o günler aylar...
Bekliyorum ben walla...

Hiç yorum yok: