Çarşamba, Haziran 18, 2008

Sıcak yaz gecesi dökülenler...

Haziran sıcak oluyor bu yıl... Kapı cam açık ama esmiyor hiç bir yönden... Topladığım saçlarımı dağıttım söyle bir balkonda hani esiyor mu hava anlıyayım diye... Uçuşsa biraz saçlarım ya... Akşam sefalarım nerdeyse boyuma gelecek... Akşam olunca tüm güzellikleriyle açmışlar... Onlarda hiç titemiyor... Ama öyle güzel kokuyorlar ki bana dünyanın tüm zilletini unuturuyorlar o kokularıyla bir ancık da olsa... Gözlerimi kapatıp çocukluğuma dönüyorum akşam sefalarının kokusuyla... Bana Boğaz'ın bahar yaz gecelerini getiriyorlar hep... Bir akşam sefası bana onlarca koku taşıyor... Güller gülüşüyor... Hanımelleri dans ediyor... Ihlamur ağacı inceden giriyor fasıla... O'na kıyıya çarpan küçük dalgalar eşlik ediyor... Bir kız soğuk şerbetler dolduruyor bardaklara. Ve buğulanıyor bardaklar... Bir telaş bir telaş... Bir oadaya giriyorum... Yerler kehribar rengi tahtalardan... Nasıl gacur gucur ses yapıyor... Beyaz rugan patiklerim ses yapmasın diye daha dikkatli basıyorum, ama ne mümkün... Yine gacırdıyor işte... Kırmızı kurdelalar sarı halkalara bağlanıyor... Gümüşbir tepsi içinde bahçedeki kalabalığa çıkıyor... Kırmızı vişne şerbeti gibi kırmızı kurdelalı sarı halkalar yeni bir adım atılacağının işareti... Üvetbabaannem bir ah çekiyor alyansları gördüğünde gümüş tepsi içinde... Büyükbabamın adı dökülüyor dudaklarından... Ve yıkılıyor kapı gibi Boşnak kadını yere... herkeste bir telaş bir koşturmaca... O kimseyi değil büyükbabamı istiyor o an yanına... Ve ben görüyorum o özlemi o an'da... Çünkü ilk kez O'nun artık aramızda olamayacağını anlıyorum... Sonra tekrar bahçeye bir köşeye çekiliyorum... Renkli ampullerin ışıkları değil beni çeken pervanleri çeken gibi... Yıldızlara bakıyoum bir yaz gecesi Boğaz'dan... En parlayanında olmalı diyoum herhalde içimden... Tüm yıldızlar benle dalga geçiyorlar sanki... Bir yanıp bir sönenler , birden gözlerimin önünden kaybolanlar bulutların arkasına gizlenip...

Ayaklarım yerden kesilip uçuyorum ben bu güzel anılarla... Öyle anılar ki vardır insan yaşamında hani tıp kı masal gibi... Bazen yaşadım mı acaba ben o anları dedirten...İşte böylesi "an"lar vardır o anılarda... Anılara saklanmış an'lar... Onları dikkatlice saklar gönül içinde bir yerlerde... Dokunmasın ellemesin günlük tantanalar o güzel anları hoyrat ellerinde... O an'ların yalnızca kokusu mu vardır? Müziği de vardır... Hangi notalar, hangi makam ha deyince hatırlanmaz... O an'la saklıdır o müzikte... O an'ı yaşarken hem koklar hem dinlerim... Tüm duyularım yeryüzünün görünenden geçip alır beni ayın karanlık yüzüne... Orda dinlerim başımı böyle anlarda an'larımla... An'larım bana ait... Kimse bilmez, görmez, duymaz... Ey güzel yaz gecesi... Sen en azından kış geceleri kadar hain susturucu değilsin... Özgürlüğümsün sen benim sıcaklarınla...
Camlar açık, esmiyor... Ama olsun...
Çıkıp gidiyor yürek kapı açmadan, zorlamadan en azından aklına esti mi, ayın karanlık yüzüne bu yaz gecesi...

1 yorum:

carpediem dedi ki...

ben de kokularla hatırlarım geçmişi zaman zaman...
Şirinim...
can arkadaşım,
ne söze ne yazıya dayanır arkadaşlıklar,
ruh arkadaşlığı gibi geliyor
bana..