Cumartesi, Haziran 14, 2008

Sıcak haziran!


Haziran önce serin serin geldi... Ama o serin günlerin acısını çıkartıyor şimdilerde yakıcı sıcaklarıyla. Dün de böyle sıcak bir haziran günüydü işte İstanbul'da... Kendimizi attık Beylerbeyi'nde bir gölgeye doğru İpek'le...

Bir şeyler atıştırdıktan sonra yol boyu yürümeye karar verdik bu sıcakta... Beynim kaynıyor ama bana vız geliyor... Artık her türlü cefaya alışmış bedenim sanki... Karşımda dallarda sırıta sırıta bakan eriklere kirazlara bile tahammül edebildim... "Ah" dedim, "ben affeder miydim sizin bana böyle gülmenizi"... Yaşlandım mı, olgunlaştım mı acep? Baktım güzelce bende... Hatta selam verdim onlara, dallarında biraz daha sefa sürsünler diye... Yasak masak dinlemeyen deli gönlüm yalı duvarlarını aşmaya cesaret edemedi... Boynumu bükük takıldım İpek'in peşi sıra Çengelköy'e doğru...


İstavrit dolu Boğaz'da balıkçı akvaryumunda canlı canlı satılan kıraçalar... İlginç... Her daim canlı... Yaz gelince su altından çıkmadığımı düşünce acaba bende mi kendimi bir akvaryuma hapsetsem diye düşünmedim değil... Ama riskli iş bu! Yok böyle soğuk duşlarla idare etmeli... Yüzgeçlerim çıkmadan...


Öğle uykusunda bir Çengelköy sakini...

Karneler dağıtılmış... Nasıl bir ruh halinde öğrenciler... Karneleri eve götürmek göstermek değildi hevesleri... Önce burda dağıtmak istemişler kafalarını... Haklılarda.. Takdir bile alsalar bir açıklarını arayan bizlerden kaçmak istiyorlar...

Kuleli'ye vardığımızda artık beynimin sıcaktan kaynadığını anladım sanki... Kendimizi kıyıdaki bir incir ağacının gölgesine attık...


Gölge kesmedi benim sıcağımı... İniverdim daha bir yakınına Boğaz'ın... İpek dur mur da desede çare yok... Dalıverdim Boğaz'ın serin sularına... Yok yok nerde dalmak... Paçaları sıvadım ve ancak ayaklarımı soktum denize... Ama baştan ayağa da bi güzel ıslandım yakından geçen teknenin dalga yapması yüzünden... Tam serinlemiştim artık... Kurumamı bekledik biraz İpek'le... Sonra tıpış tıpış eve dönüş...
Bir haziran günü böyle geçti gitti...
Sizin nasıl geçti acaba?

1 yorum:

NAZLICA dedi ki...

Seninki kadar güzel geçmediği kesin Şirinim. İmrendim valla, hem yürüyüş hem de misler gibi deniz kokusu, üstelik ayakları ıslatarak serinlemeler. Biz henüz siftah etmedik, denizi uzaktan bile göremedik malesef. Bunlar gelmeden önce daha varlıklıydık herhalde (kesinlikle öyleydik), tatil olmasa bile hafta sonunu değerlendirir, atlar arabaya Cuma akşamından kaçardık yazlığa. Dünyanın en pahalı benzinini kullandığımız için malesef hayal hayal oldu. Beterin beteri var deyip sabrediyoruz. Çok öptüm keyfini çıkar İstanbulun. Sevgiyle