Salı, Mayıs 15, 2007

Nazım Hikmet'ten gelsin bugünün şiiri....

YAŞAMAYA DAİR1
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela, yani,
yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
1947 2
Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz en son ajans haberlerini.
Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
Diyelim ki hapisteyiz, yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
1948 3
Bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
Şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
"Yaşadım" diyebilmen için...
NAZIM HİKMET

2 yorum:

Şirin dedi ki...

Yer ve zaman? Anlamadım ya neyse...
Bana da mı güneş geçti ne oldu?
Bi dolu aşık olmak gerek mi illâ?
Ben aşkın bi dolu olduğuna inamayanlar klubündenim... Nazım'ın yaşadıklarının aşk mı olduğunu da ancak Nazım bilebilir bence? Öyle koşullarda yaşamakta her önüne çıkana aşık olduğun gibi bir yanılsama da yaratabilir... Ne yapsın adam? Şairlik var serde... Kadına yanaşmak için aşk meşk diye zırvalar yapmış besbelli.. Aşk bu kadar ucuz olmamalı... "Her limanda bir sevgili bulur derler denizciler..." Bu da bir şarkı sözünden alntı..
Ben de zırvaladım... Sıcaklardandır...

Adsız dedi ki...

Şirincim bende bu şiir koyup koymamakta kararsız kaldım, demek az daha pişti oluyormuşuz... Bunu ararken, yaşamakla ilgili çok güzel bAşkA bir şiir buldum, ama "abbas" daha ağır bastı...

yorumlarınıza yorum..
Herkesin kimyası farklıdır.
Herkesin metabolizması, bünyesi, ruhu, beyni farkı çalışıyor, herşey olabilir...
Kimi pek çok insana aşık olabilir, Kimi ömründe bir defa bulur gerçek aşkı,
kimi de hiç bulamaz...
DİYE düşünüyorum...
hoşçakalın..