Cumartesi, Haziran 08, 2013

yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz!

Tam bloguma geri döndüm ki... Şöyle tozunu alayım, havalandırayım, kurumuş çiçekleri sonsuzluğa uğurlayayım, bir nefeslik de olsa canı kalmışları hayata döndüreyim derken...
Oldu olanlar... Çoktan olması gereken olay oldu... Taksim Gezi Parkı'ndan patladı toplumsal çığlık! İnsanlarrı sağır dilsizliği ağaçlara etki etmedi. Kim bilir kaç kereler kaşım şehrin kakafonisiden egzozundan kaçıp da Taksim Gezi'ye... İstanbul her şey benim için... Bir Gezi Parkı mı? Daha yanıbaşında Tarlabaşı kapitailzme peşkeş çekilmedi mi? Bir şehir böyle istilâ ediliyor. Gerçek sahipleri yeni gelen vandallarla böyle yer değişiyor işte.
Dur! dediler bu gidişe çocuklarım da dahil olmak üzere... Günlerce eve varamadılar. Ben de gidemedim yanlarına. Öyle korkunç bir çember içinde zulum çektirerek yaşattılar ki onları... Çocuklarıma erişememenin acısını yaşattılar bana. Ya polis ya da AKPli vandallar elleri sopalarla kesmişlerdi yolları. Başıma birşey gelmesi de artık beni kesmiyordu ancak çocuklarımın bir de bana ulaşamayarak merak ederek ellerini kollarını bağlamak düşüncesi rahatsız etti açıkçası. Ve onlar gazları yedikçe tek bir taş atmadıkları tek bir yasadışı eylemde bulunmadıkları halde bana fena koydu. Bundan sonra tek bir beklentim kaldı ki. Bu orantısız güç kullanan ve kullandıranların gerektiği gibi yargılanmaları.
Devrimler çiçeklerle böceklerle yapılmaz elbette... Sancısız ağrısız doğum mu var? Bebeğin kucağa alınışının ve koklanışının anneye verdiği hazdan daha da ötedir doğum sancısı aslında...Bebek o hazzın armağanıdır kucağa gelen.
Devrimlerde tıpkı böyledir bana göre elbette...
Güzel günler göreceğiz çocuklar!

Hiç yorum yok: