Cumartesi, Şubat 07, 2009

Dar alanda kısa paslaşmalar...

Bu sabah kargalar uyandırdılar beni; sağolsunlar... Haminnem kargalar böyle fazlaca gakgaklayınca "yağmur geliyor" derdi. Bende havanın kapalılığı ve de karga gaklamalarıyla uyanınca iyiden bir yağmur havasına kaptırdım kendimi sabah sabah. Yağsın bakalım, bereket olsun! Aaa o da ne? Güneş gösterdi bir an da olsa yüzünü... Şimdi haleti ruhiyemi hangi havaya sokmalıyım ki? Bir sürü haller içinde çıktım yataktan. Aklıma böyle dar kısacık zaman dilimleri içinde nasıl da tüm yaşamımı etkileyen kararlar aldığım geldi bir anda...
Okul yıllarım... Sorunlar yumağı bir ev.... Derste derste değilim. Beni seven öğretmenlerim de var gıcık kapanlarda. Jane Birkin saçlarım ve de kısa etek boyum okulun idari bölümünün sanki devlet sorunu. Derslerle sorunum yok oysa. Kitaplarımı da deney tüplerimi de çok ama çok seviyorum. Ama dedim ya öğretmenlerle sorunum var. Onlardan benimle görüşme talebi gelmediği halde tek tek huzurlarına çıkıp kendimi anlatmaya çalışıyorum. "Bakın zor bir dönemden geçiyorum. Beni anlayın ve yoluma engel olamayın. Bu tavrım size de değil." diyorum. Bir kaç öğretmenim beni anlıyor ama anlamayan bir tanesi var ki sanki çözüm gibi öneri getiriyor bana. "Git o zaman! Asiliğin geçince gel okula devam et" diyor. Asilik dediği de dediğim gibi yalnızca etek boyum ve de tokasız düz pırasa saçlarımın özgürlüğünü savunmak. Ne garipti ki benim etek boyuma takan öğretmenim ders anlatırken masası yerine benim sıramda fütursuzca oturmayı seçerdi. Hayli geçkin yaşına karşı bacaklarını sergilemekten asla çekinmez hatta bundan hoşlanırdı besbelli. Benim ise savunduğum etek boyum gün içinde de giysilerimizde olan boyu okul içinde kullanmaktan öte değildi. Alışmamıştım dizlerime değen bir etek boyuna işte. 
Öğretmenimlerimden birinin "git" seçeneğini almıştım onca seçeneğin içinden. Bahar da gelmişti ne güzel... Suadiye-Erenköy arası demiryolu raylarında atlaya zıplaya, papatyaların arasında yani bir durak arasında ben çoktan karar vermiştim okulu bırakmaya. Eve geldiğimde kararımı geriye almam için de hiç bir çaba göremediğimden kararımın üstüne yattım ağladım o gece. Derslerden değil devamsızlıktan sınıfta bıraktım kendimi. Dar alanda kısa paslaşma benim yaşamımın gidişine olumsuz bir yön verdi; ama öğretmenim bunu hiç bilmedi.

Herşey bir anda oluverirdi sanki. İşsizdim ve bulabildiğim tek iş benim işim değildi. Başka bir serviste başka bir iş. "Ya kabul et, ya terket" durumdayım. "Kabul" seçeneğine bastım oyumu. Güya bir süre bu serviste oyalanacak benim ait olmam gereken serviste eleman açığı olduğunda o servise çıkacaktım. Oysa ben seçtiğim işi de çok sevdim. Sarıldım işime dört elle. Sonuçta ne o servis beni bıraktı, ne ben o servisi. Kaldım orda. İşte yine dar alanda kısa paslaşma.

Nikâh günü. Kaosun daniskası. Nikâh dairesine giderken gelin ne düşünüyor soran yok. Elimde gül mü var diken mi? Yaşamımın en önemli evet ya da hayırını söylemek için yola çıkıyorum. Gelin arabasında kucağımda "ille de teyzemi isterim" diyen bebeğim yeğenim ateşler içinde. Bir masa, nikâh memuru, iki şahit! Karşımda onlarca göz bana bakıyor.Gazete o gün meyhane baskısını erken yapmış nikâha yetişmek için. Servisler dolusu gelmiş arkadaşlarım. "Bir evet desinler, bizde gidelim " demekteler. Ayıp olmasın bekleyenlere diye uzunca düşünmeden bir "evet"! İşte dar alanda bir kısa paslaşma daha. Oysa memurun sorusundan sonra insan uzunca bir düşünmeli bence... Ve hatta alıp başını gitmeli bir yerlere de öyle düşünmeli...:P

Ah ah dar alanda kısa paslaşmalar...

Sevmeleri uzun zamanlara bırakmalı, kavgaları da...
Dar alanlarda kısa paslaşmalarla yok etmemeli yaşamı derim ben...

Yazımı kestim ve yağmuru seyre daldım...
Bu sabah yağmur var İstanbul'da....
Gözlerim dolu dolu oluyor bilinmez niye?

2 yorum:

NAZLICA dedi ki...

Canım benim kararsızlık kadar kötü birşey yoktur.En kötü karar bile kararsızlıktan iyidir. Hepimizin hayatı böyle kısa paslaşmalarla dolu. Bunlar bizi olgunlaştıran ve birey olmamızı sağlayan kararlar. Dümdüz bir yaşamın olsa sen böyle bilgeleşirmiydin.Öptüm seni kocaman bir hafta diliyorum.

carpediem dedi ki...

hayatımız tercihlerimizin sonucu değil midir,Şirinim...