Cuma, Haziran 06, 2008

Alem deliye, ben akıllıya hasret!

Böyle bir söz vardır ya!Biliriz de , kullanırız da sık sık... Bence bu ülkede artık hiç birimiz deliye falan hasret değiliz diye düşünüyorum... Sanki aslında aklı olanları içeri almışlar, delileri dışarı atmışlar gibi bir ahvâl içinde hisseder oldum kendimi nice zamandır...
Özelce deliliklerimiz ve genelce deliliklerimiz sanki her an bizimle...
Nerden çıktı şimdi bu delilik...
Benim üst kat komşum sevgili Sazoş'dan tabii ki de...
Sağolsun yirmi yıla yakındır hayatımın ayrılmaz bir parçası oldu Sazoş...
Küçük oğul küçükken ona bi gün Sazoş dedi artık adı öyle kaldı aramızda... Yüzüne karşı her zaman gerçek adınla ve "abla" tamlamasını da kullanarak hitap eder elbette..
İşte bu özel kişi Sazoş sabah sabah beni deli etti...
Asmışım çamaşırları her zaman ki gibi... Sen kalk balkon kenarlarını yıka benim çamaşırların üstüne...
Fırladığım gibi bi üst kata dilimde Özcan Deniz şarkısı:
"sen beni öldürceeeeeeeeeeeen miiiiiiiiiiiiiiiiiii?
çıldırtçan mı canımmmmmmmmmmmm!"
Sakin ol Şirin!
Yine hiç hâz etmediğim baygın gözlü Göksel'in şarkısı dilimde peydâh oldu:
"sabır sabır yâ sabır! sabır sabır yâ sabır! belki de akıllanır!"
Yok mümkün değil akıllanmaz bu Şazoş!
Bir kapıyı açışı var ki... O bana ben ona bakmaktayız deliler gibi...
Baktım şöyle kendime!
Eyvahlar olsun! Ben daha deliyim sanki...
Banyoya bir girişim var ki... Resmen suç işliyorum.. Haneye tecavüz...
Ama başka çarem yok... Evde ne kadar musluk varsa hatun hepsini açmış...
Şakır şakır bir melodi geliyor her yandan... Ve ben koşa koşa tüm orkestrayı susturuyorum muslukları kapatarak... Salonun orta yerinde içi sulu dolu kovayı görüyorum.
"Bu ne Sazoş?"
"Balkonu yıkayacağım!"
Balkon taşları duvarları ıpıslak... Arka balkon keza aynı...
Yok sözün hiç anlamı yok!
Belki korkar diye geveliyorum...
"Bak belediye görmesin... 3 milyar ceza yazıyor"
Birden gözlerine deliler yerleşiyor... Ne korkması ya!
"Gebertirim ben o herifleri, hele bi yazsınlar" demez mi!
"Bak çocukların çamaşırlarını ıslattın" diyorum.
"Bana saygın yok bari çocukları düşün" der gibi... Sever benim veletleri ne de olsa...
Ay bu da sökmedi...
"Onlar bana bişi demezler senin gibi" demez mi!
Demezler tabii ki... İpten alıp yeniden makinaya onlar atmıyor ki çamaşırları...
Çok çektim ben bu Sazoş'tan çook... Sağolsun ama beni deli etti galiba kendi düzeleceğine...
Tam evinden çıkarken "Gözlerim kayboldu.. Artık yerinde değil" demez mi!
Bir yumruk oturdu boğazıma...
Benden yaşça büyük ama hâlâ küçük bir kız o benim gözümde...
Benim küçük Arnavut kızım...
Bir zamanlar buraların en güzel kızıymış... Mahallenin eskileri anlata anlata bitiremiyorlar... Ama bir kara sevdaya düştüğü rivayet ediliyor. Annebaba karşı çıkmış sevdiği oğlanla evlenmesine... O da kapanmış odaya... Çıkmamış bi kaç gün... Çıktığında musluğun başına geçmiş... Ellerini yıkamaya başlamış.... Suyu kullanıyor bu hastalık şimdi bol bol... Su olmazsa durum çok daha zor... Ana baba yok artık... Kızkardeşi var ama O'da Sazoş'dan çok farklı değil. O da sırra kadem basmış... Yok ortalarda...
Aldım Sazoş'u yanıma doğru aynanın karşısına...
"Bak gözlerine " dedim.
"Görüyor musun gözlerini?"
"Evet burdalarmış"
Aynadaki aksine bakarken kendisine doğru "karşındaki güzel kadını görüyor musun" dedim...
"Evet görüyorum" dedi..
"Oh çok şükür" dedim.. Kendisinin farkında nihayet!
Arkamı dönmüş çıkarken seslendi:
"Güzel kadınsın biliyor musun?"
Şimdi ben ne düşüneyim? O aynada beni mi gördü sadece, yoksa kendisini mi?
Sorsam ne der şimdi?
"Sen beni öldürcen miiii, çıldırtacan mı canımmmm?"
Herkese bol bol akıl sağlığı diliyorum

Hiç yorum yok: