Cuma, Aralık 07, 2007

Yılın son ayı Aralık ve Kırmızı Değirmen(Moulin Rouge)

Dünya zamanına göre bir yıl daha bitmek üzere... Yılın son ayı Aralık... Sanki herkes gelsin de gitsin ister Aralık'ı... Tüm düşler artık yeni yıla doğru kurulur... Yepyeni bir yıldan beklentiler vardır da nedense Aralık ayından kimse bir şey ummaz... Umanlar bekleyenler vardır elbette... Kimler kimbilir nasıl gün sayar? Bebeğini kucağına alacaksa gebe nasıl da bekler Aralık'ı... Asker terhis olacaksa... Hasta iyi olacaksa... Ama genelde hesap ayıdır Aralık... Tüm yıl nasıl geçti... Alınır tüm bir yılın sorgusu Aralık ayından... Boynu bükük mü oturur, başı dik mi acep? Kişiye göre değişir... Tüm oniki ayın günahını da sevabını da Aralık taşır sesszice...
İlkokul yıllarımızda hani öğretmen konu verirde resim yaptırırdı ya... Yeni yıl ünitesi işlemeye başladık mı beni bir heyecan sarardı... Dergilerimizin mis gibi mürekkep kokusu bile farklıydı ama yeni yılda daha farklıydı... Aralık ayında elimize alırdık ya yeniyıl konulu dergimizi... Zavallı Aralık'ı kim takar... Resimlerimde artık koşullanamadan mı nedir hep dede eskiyıl, bebek yeni yıl yapardım... O dede yıl bana hep Aralık ayı imiş gibi gelirdi...Ne temmuz yakışırdı O'na ne Nisan... Oysa Ocak'la Aralık arasında ne fark var ki bize getirdikleri, yaşattıkları bakımından...
Kış ise kış, soğuk ise soğuk, hamsi ise hamsi, barbunya ise barbunya :) Amma işte zavallı Aralık... Gitsin diye beklenir. Kahraman Ocak gelsin diye çığlıklarla çağrılır... Bu yüzden acırım Aralık'a... Gitmeden sevmeli O'nu... Bize getirdiklerini, bizden aldıklarını koca yılın hesabını sorarken hakkını da vermeli...
Bugün böyle dilime klavyeme doladım Aralık ayını... Neden? Başka derdim mi kalmadı ki?
Ah ah dert öyle çok ki... Hangi birine yanayım... Memleket halleri içimi yakar da yakar...
Baştan başlamak gerek şöyle! O ipeklerle sarmalanmış başlar... Sonra "anadan da mı modacıyla doğdun" dedirten abuk sabuk giysiler :) Sonra inelim ta topuklara kadar...
Ah o kırmızı tabanlı seksapeliteli yüksek ökçeli ayakakbılar yok mu :)
Neler neler yazılır üstüne...
Hele ben neler yazarım... Tabanlar kırmızı, neyi anlatır acaba? Şimdi bu bilmeceyi çözmeye uğraşıyorum... Aralık ayı... Elimde bir kitap... Bir solukta bitecek gibi... "Siyah süt"... Gözümde kırmızı tabanlı yüksek ökçeli ayakkabılar... Ayakların duruşu hiç estetik değil... Hatta çok kaba... O ayakkabı hiç uymamış. Yazamadan edemeyeceğim ne yapayım... Anneannemin uyumsuzluklar karşısında yüzünün hali geldi aklıma... "Abes" derdi herhalde yaşasaydı... Ah moulin rouge kızları... Nerdesiniz ya?

4 yorum:

NAZLICA dedi ki...

Şirinciğim gerçekten Aralık ayı övey evlat gibi, hiç özen göstermeyiz, geçip gidiversin de yeni bir yıla girelim isteriz.Ne varsa yeni yılda.
Diğer konu evlere şenlik, altı kaval üstü şişhane derler ya.Alt Batı dünyasının modasını, başında
değil, ancak ayağında izlemeye elverişli...First Lady'nin ayak modası, Fransa'da Louboutin'den dediler ama o da yerli çıktı.Ayakkabı modası Fransa'dan esinti, baş modası Suudi Arabistandan. Kırmızı ayakkabı tabanına ruhsat varmış demek ki, kırmızı şık bir şapkaya ruhsat çıkarmı sence?Ben hiç sanmıyorum:(

Encamımız hayrola... Sevgilerimle canım.

Şirin dedi ki...

Nazlıcığım;
İnan, yorumun yazıyı geçmiş. Sen de bir şeyler yazsan aslında... İnan dediklerin ne kadar doğru... Demek ki göz ola doğru göre... neden gözleri kapalı bazılarının... Ruhlarına da mı burka giydirmişler acaba:))

carpediem dedi ki...

Şirinim,nasılsın.Bugün doğum günüm,ama buruk bir doğum günü.Oğlum artık asker ayın 11'i itibariyle...Sevgiler.Ben de bu adresteyim arkadaşım...

carpediem dedi ki...

Şirincim ,yazın çok güzel,olayla ilgili yorumunda.Biz istediğimizi söyleyelim,onlar bildiklerini okuyorlar...ama yine de umudumuzu yitirmedenkonuşacağız,yazacağız.
Ben Dilara45 arkadaşım,artık bloger da kullanacağım...