Perşembe, Ağustos 02, 2007

Yalan yalan dil yalan söyler!



Bugünler ... Ağustos gelmiş gidiyor ey blogum... seni unutmuşum besbelli... Küçük oğulcuğum temmuzun 31. günü yeni yaşına girdi... Ben ne yaptım? Sabahın körü oğluma uykusunda bir öpücük kondurdum ve yollara düştüm... Çok mu gerekiyordu? Arkadaşımla kontrole geldiği hastanede buluşmak için sözleşmiştik ama ben ondan önce hastanedeydim... Oturdum hastane bahçesindeki banklardan birine... Elimde telefon... Biraz önce uykusunda öptüğüm oğluma mesaj yazıyorum... Söyleyemediklerimi yzbiliyor muyum acaba? Ya yazmadıklarımı söyleyebiliyor muyum? Ve bakıyorum bu sorun bende mi bir tek? Anlatım güçlüğü yaşamak... "Söyleyebildikleriniz ancak karşınızdakinin anladığı kadardır" diye bir söz vardır... Bu sözü uzun yıllardır kendime öncü etmişim galiba... Bu yüzden mi aldanmış görünüşüm var? Sürekli karşımdaki insanların bana anlattıklarının aslında benim anladığım olmadığını onların anlatıklarını yeniden yeniden anlamaya çalışmam gerektiğini düşünüp dururdum... Bu yüzden kaybetmek çok kolay olmadı benim için... Kolay arkamı dönüp de gidemedim... Karşımdaki kişinin sözleri mi daha geçerli olan davranışları mı? Sevgi sözle mi olur? Aşk sözle mi olur? "Seviyorum" derse "aşığım" derse olur mu? Ya" tersi sevmiyorum" ya da "aşık değilim" derse doğru mu anlamalı? Yaşananlar hiç mi ipucu değilidr... Bana "git" derken gözler "kal" derse hangisini dinlerim? Dilden çıkan her söz gönülden mi çıkar? (Buradaki dil beş duyu organımızdan bir olan DİLdir... Farsça gönül, yürek anlamlı dil'le karışırtırılmasın:)) Bu haller içindeyse kişi ne yapar? Herkes farklı düşünür... Kaç düşünme, yorumlama yolu var bilmiyorum ama ben bunu çözüyorum gönlümle... Yaşadıklarımı toplarım O'nunla birlikte... Neler yaşamışım toplarım aklımın köşelerine dağılmış halleri... O ne der benim için... Ağzından ya da yazdıklarından çıkan değildir... Tüm duyu organlarımın beynime attığı kayıtlar dökülür tek tek... Her an bir veri olur... Kan, ter akar bu süreçlerde... Zorlanırım ama kesip de atamam... Değer verdiğimin zerresine zarar gelmesin isterim... Herşey dilden çıkar ama yürekten çıkıyormu bakalım... Dil yalan söyler gün gelir.. Hem de en okkalasından... Sever de sevmez de... Ama yalan söylemez beden! Eller, gözler, dudaklar, ten birlik olurlar dile karşı... Savaş başlar! Bu savaşı beden kazanır her zaman!
Kaybeden kimdir? Kaybeden her zaman dil'e inanandır!

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Bizde bir söz vardır;
Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz.
Malesef bu söz zannedildiği gibi ilgi görmez. Bu sözün ciddiye alınmadığını enson, seçimlerde gördük, insanlar icraata değil sözlere değer veriyorlar...
Özel hayatlarımızda da öyle değilmi?
Sözler her zaman daha etkileyici geliyor, gözlerin yada davranışların hiç bir önemi yok...
Benim düşüncelerim kötülük getiriyor, ama başkalrının davranışları getirmiyor...
Bu kuralı ben bozyuyorum. Ben duyduklarıma değil gördüklerime inanırım, ne benim , nede karşımdakinin gözleri yalan söylemez, söyleyemez...
Gözler "gitme" dediği zaman "kal" demeli... "Arada biyere sığışıver" dememeli...
Şirincim; insan oğlu inanmak istediğine inanır...
Kim neye inanmak istiyorsa, hangi doğru onları mutlu ediyorsa, bırak ona inansın...

NAZLICA dedi ki...

Süpersin Şirin. Çok söz yalansız, çok servet haramsız olmazmış canım. Sözde değil özde doğru olmak gerekiyor.Çok fazla konuşmayan biri olarak beden dilinin yalansız olduğunu katılıyorum. Yeterki okumayı bilelim. Nice mutlu yaşlar yaşasın sevgili oğlun. Ne mutlu ona senin gibi bir annesi var. Çok öpüyorum