Pazartesi, Haziran 11, 2007

Aşk bir çingene çocuğudur!

Böyle demiş Carmen operasının bestecisi George Bizet...
Dün(pazar) yürüyüşümü yaptıktan sonra ulaştığım parkta rastladığım AŞK'lar bunlar... Kendimi onlardan alamadım... Onlar beni, ben onları bir sevdik bi sevdik... Sağımdan solumdan geçen insanların tuhaf bakışlarına aldırmadan onlarla konuştum... Onların tek derdi elimdeki küçük fotograf makinasının için girmekti... "Beni çek, beni çek "diyerek birbirleriyle öyle didiştiler ki, bir ara onları dövüşmekten ayırmak zorunda kaldım... En büyükleri daha şimdiden kendisini AŞK TANRIÇASI ilan edercesine pozlar vermeye başladı... Ben de zaten bu pozlara doğru onların tarafına yönelmiştim... daha kimse O'nu çekmeden beton çöplüğün üstüne çıkmış bir yıldız edasıyla pozlar veriyordu... Ben de pozları boşa gitmesin diye yaklaşıp basıverdim deklanşöre...OOO çingene kızı dünden hazır... Başka başka pozlar vermeye başladı... "Yok artık verme poz moz" dedim... Amacım doğal halini yakalamaktı... Yanındaki diğer çocuklara yöneldiğimde çok geçti... Onlar zaten bana yönelmişlerdi bile... Hele ki şu küçük oğlan yok mu... O yüzün "köpek yalasa doyar" hali beni mest etti... Az ilerde el bebe gül bebe çevresi korumalı çocuk parkındaki bebeklerden çocuklardan daha sevimli daha doğladı... Daha bu yaşta kimsecik bir insan... Yaşama başlamış tek başına... Yolunu buluyor, karnını doyuruyor çöplerden... Yanındaki kızın ayakları çıplak... Çimenlere taşlara basıyor... Onlar öyle mutluydular ki... Yanımızdan geçip giden geçen normal(!) çocuklar annelerinin babalarının elinden tutarken bu güzel AŞK'lara imrenek bakıyorlardı ellerindeki koca dondurmalarını yalarken... Onların ne oyuncakları, ne terlikleri ne de anneleri vardı yanlarında... Ama mutluydular çöpleri karıştırıp bulduklarıyla eğlenirken... "Yarın" diye bir şey yoktu kafalarında... Kimseden bir şey istemiyorlardı... Benden tek istedikleri resimlerini çekmemdi... Daha sonra kendilerine baktılar makinadan... Çok ama çok mutlu oldular... Sarılmak istedim onlara... Dünyaları vermek... Ama yapamadım... Dedimya?Ben daha olamadım!


4 yorum:

NAZLICA dedi ki...

Nasıl da mutlular değilmi Şirin, onların neşeli hali sana da yansımış belli. Bayılırım çingene felsefesine. Ye iç, gül oyna. Dert etme hiçbir şeyi. Nasıl olsa ölüm var, sana sunulan hayatı neşeyle geçir demiş tanrı bunlara.Yaşamın sırrını bulmuşlar, bir de biz bulabilsek.Çok iyi bir hafta diliyorum.

Adsız dedi ki...

o çimlere bir kere çıplak ayak basbilmeyi çok isterdim, umarsızca hayata kafa tutabilmekkk..
sanırım kurallara alışmak bi dert, bırakmak ayrı bir dert...
hoşçakal..

Şirin dedi ki...

Nazlı;
Çocuklarla geçen zamanlar bence insan hayatının en duru zamanlarıdır... Pürüzsüz, yalansız dolansız... benim de hayatımın en dingin zamanları çocuklarımın daha büyümemiş günlerinde kaldı:) Büyüdüler mi tılsım bozuluyor... Bu yüzden nerde çocuk görsem atarım kendimi onların arasına... Bir de çingene çocuklarsa bunlar... Yerim yerim onları ben...
Nazar;
Çimlere ayakla basmak "yassah" değik ki:)) ben bunu hep yaparım... tabiii biraz kibarca:)
Oturursun çimlere güzelce... Yavaş yavaş çıkartırsın ayaklarındaki her neyse... Sonra yavaş yavaş basmaya başlarsın... Ayağa kalktığında kimse senin yalın ayak olduğunu anlamaz... Gez gezebilirsen... Ama bi sorun var:( Köpeklerin çok dolaştığı yerse... Dikkatli olmakta yarar var... Bastığın yere dikkat et!:)

Adsız dedi ki...

Çİmanlar üzerinde dolaşmak içindir tüm kötü enerjini bırakmak için birebir ben gördüğüm her çimene insanların gözüne bakarak atlarım..) İzmirde tüm çimenlere oturuluyor inan.) bakalım bu yazı gidecek mi..bu bir denemedirr...) çocuk yürekli şirinem