Pazartesi, Mayıs 21, 2007

Pazartesi pazartesi AŞK!

Şu dünyada yaşayan her canlının az çok hakkı olmalı "aşk" konuşmaya... Oysa kimseler pek üstüne alınmaz... Hatta köşe bucak kaçar "aşk" denince... "Aman ben almayayım" diyenlere de rastlanır bol bol.. Bu insanlar için "aşk" umacı gibidir... Ya da kendilerini aşk hakkında konuşamayacak kadar değersiz gördüklerindendir... Aşk'ı ancak edebiyatçıların, şairlerin, ressamların ya da düşünürlerin tekelinde görürler... Oysa aşk herkese ayrı ayrı verilmiştir dünay kurulalı beri... Tıpkı parmak izimiz gibi... Başkasının aşkı asla diğerine benzemez derim ben... Bu da benim görüşüm... Ben de sıradan biriyim ve yazıyorum işte... Herkes yaşamış yaşamış yazmış ya da belki hiç yaşamamış da yazmış... Ne güzel kurgulamış kafasında kendine göre... Öyle düşünmüş, öyle yazmış... Ve çoğunluk da kendi yaşadıklarına tattıklarına değil de bu yazılanlara baka baka aşkı yorumlamışlar... Ortak noktalar var kesinlikle duygularda ama ben inaıyorum ki asla aynı değil... Herkesin aşkı farklı...



Dün (pazar günü) Boğaz'da yürürken hiç de aniden gelmeyen, hatta ben geliyorum diye bağıran bir yağmura tutuldum, bile bile... Yağmurda ıslanarak yürümek istedim... Herkes kaçtıkça ben daha da ağır adımlar atmaya başladım inadına... Çok çok olacağı bir yıldırım düşmesi olabilirdi başım gelecek... Gerçi gök de gürlemiyordu... Öyle usul usul yağıyordu ki... "Yürü, yürü.." der gibiydi yağmur damlaları... Boğazın sularına her düşen damlayı yakalamaya çalışmak nafile... Ama bir gerçek vardı ki hiç bir damla diğerine benzemiyordu... Ya da ben öyle görüyordum... İşte böyle düşünürken çektim amatör kameramla bu görüntüyü...


Aşk dedim ya az önce... Arayan bulur ya... Ben de bir görüş bulup paylaşmak istedim buradan... Tuna Kiremitçi aşka nasıl bakıyor, nasıl yorumluyor acaba?


".....Her aşk binlerce yılın vuslatıdır. Sevip de kavuşamamış, aşkından ayrı düşmüş atalarımız için de kavuşur, sevdiğimizin saçını onların yerine de okşarız."


Demek ki her aşkı yaşamayan kuşak yeni doğacaklara bir de aşk yükü taşıyor genlerle bu duruma göre... Yazık ki yazık gelecek kuşaklara, torunlara... Ya yaşamalı aşkı ya yaşamalı...


Bak şimdi pazartesi pazartesi benim derdime... Çeşit çeşit aşk var canım... İsteyen istediğini seçsin...


"Doğa'ya aşığım ben"


"Tanrı aşkı en büyük aşk"


"Ben de okuma aşkı var"


"Ya abi ben Ferrari'den başka aşk tanımam!"


Neye kime olursanız olun da aşık olun bence...


Aşık olmak için ne gerekiyor? Malzemeleri nedir aşkın? Bu da kişiye özel sanıyorum... Herkese kendi ağız tadında aşk diliyorum bugünlük...

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Yalnızlığa dayanırım da, birbaşınalığa asla.
Yaşlanmak hoş değil duvarlara baka baka.
Bir dost göz arayışıyla. Saat tıkırtısıyla.
Korkmam, geçinip gideriz biz mutlulukla.

Ama;
‘Günün aydın, akşamın iyi olsun’ diyen biri olmalı
Bir telefon sesi çalmalı ara sıra da olsa kulağıma

Yoksa;
Zor değil, Hiç zor değil,
Demli çayı bardakta karıştırıp,
bir başına yudumlamak doyasıya

Ama;
‘Çaya kaç şeker alırsın’ diye soran
Bir ses olmalı ya ara sıra
can yücel

işte aşk bana bu şiir gibi gelir.