Cuma, Nisan 27, 2007

QANTUM

Hep sabahları yazdım şimdiye dek blog yazılarımı... İlk kez akşam saatlerinde yazmaya koyuldum... Alışkanlıklar da değişiyor demek ki... Canım sabah yazmak istemedi nedense.. Tüm gün uyudum uyandım durdum... Dışarı çıkmak da istemedi canım... Dışardaki esinti ürküttü beni ilk kez.. Sanki uçurur da savurur sandım... O kadar güçsüz hissettim kendimi bugün nedense... Oysa ben ne tipilere fırtınalara kafa tutarak yaşadım bunca yıl... Hiçbir hava koşulu beni eve kapatmaz asla... Gideceğim bir yer varsa eğer sel, kar, tipi demem... Asla bahane olamaz hava bana... Giderim, gelirim... Bazen gittiğim yerde beni alıkoymak isterler yağmurda karda... Eve döneceksem dönerim... Ama bugün sanki kıvrıldım kaldım evde... Mecliste cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk tu oylaması vardı... Televizyonu açıp da izleyip de canımı daha da sıkmak yaşamı daha da çekilmez hale getirmek istemedim... Bu kafaların artık daha fazla yaşamıma katılmasına izin vermek istemiyorum...

Böyle geçti bugün... Güneş üstüme üstüme vurduğunda uyandım salondaki kanepede... Telefon çalmasa daha uyurdum belki ...Oysa uyumam ben gündüzleri... Sabahları pek güneş doğmaz üstüme... Bu kez baktım güneş çatır çatır karşımda... “Eh” diyordu bana... “bak nasıl da önümde uyudun!” Boynumu büktüm ilk kez... “Oluyormuş böyle şeyler Güneşciğim... Sana da kurallarımı bozdum “demek zorunda kaldım... Kalktım çabukça... Markete gitmem gerek...Baktım kapının önü ana-baba günü ... E doğal olarak ... Karşımda okul dağılmak üzere idi.. Yardım kalabalığı yürüdüm yoluma... Alışveriş sonrası caminin önünde büyük oğulun kankası ile karşılaştım... Kendisi artık benim oğlum sayılıyor... 6. sınıftan beri hiç bozulmayan bir dostlukları var oğlumla... Çok imrenirim ben onlara... Neler yaşamadılar birlikte... Çok ayrı dallarda eğitim görüyorlar şimdi... Bizim oğlan tiyatro, kankası ise ısrarla fizik okuyor... Gerçi oğlumda lise 2’ye kadar astronomi diye tutturmuştu... Ben de az dövünmemiştim... “Oğul oğul kendine gel... Seni NASA’lara mı yollayacağım a anasının kuzusu!” diye... :) Neyse cadaloz bir fizikçi sayesinde fizikten nefret etti oğlumda paçayı sııyırdık... Böyle öğretmenler var oldukça bu ülke çoook yol alır efendim :)
Neyse... Geldik fizikçi oğlumla bizim daire kapısına... Poşetlerimi taşıdı sağolsun... Tam bir saat kapı önünde konuştuk... Ne mi konuştuk... Fizikçi ile fizik konuştuk doğal olarak... Benim aklıma her Quantum geldiğinde artık O geliyor... “Bak” dedim... “sakın kızma ama senin adının önüne ben hep Qantum ekliyorum..” Güldü... Kaç yıldır fizik okuyor... Ve ben her O’nu ele geçirdiğim de Qantumla ilgili bilgi almak ve birşeyler öğrenmek istiyorum... Bir arpa boyu yol gidemedim daha... Ama bugün de Qark’ı öğrendim ondan... Sorular sordum insan psiklojisi ile qantum arasındaki ilişki hakkında... Geçenlerde tvde bir yaşam koçu tarafından bu konuda bir şeyler dinlemiştim... Pek ciddiye almasam da can kulağı ile dinledim söylediklerini... Ruh ve madde... Ayrılabilir miyiz? Nereye nasıl bağlıyız? Kim yönetiyor bizi? Fiziki psikoloji, sosyoloji ve ben... Karman çorman bir halde... Uyur musun güpegündüz? Al işte sana sorular... Çöz bakalım! Ben kimim? Nerdeyim? Bu blog kimin?
Bu resmi kim çekti?
Hım biliyorum kimin çektiğini... Güzel baktı, güzel gördü... Demek ki hâlâ olmam gerektiği yerdeyim... Gitmemişim...

not: Resmin büyük haline bakarsanız "aşk"ı görürsünüz!

2 yorum:

Adsız dedi ki...

:)şirinem şirinem.. sen can şirinemsin.)Fizikçi dedinde benimde bir anım canlandı..kızımda bir gün fizik dersinde çantasından ders ile ilgili bir yardımcı kitap çıkarmak için elini uzatmış..bunu gören hocası..genç bir bayanmış bu uzun tırnaklı elini uzatarak senin gözünü oyarım demiş..ders bitmedi diyerek..o gün öyle çok ağladı ki..zaten sevmezdim fiziği çok kızmış ve sinirlenmiştim..sonralarda bir toplantıda benekliyi çok sevdiğini çok çalışkan olduğunu söylemişti.. bende aman hocam gözünü oyacaktınız az kalsın.. insan sevdiğine böyle yapar diye lafı gediğine koymuştum..ne güzel anlatmışsın seni yine sevgiler en kocamanından

Adsız dedi ki...

TÜm fizik hocaları aynı galiba...
Süreyyamın yorumunu okuyunca aklıma geldi
Benim kızımda fizik hocasından pek haz etmezdi. Onun şöyle bir hayat taktiği vardır "sevmediği şeyleri inatla seviyorum, zor olanlara inatle kolay" der, bu taktiği sayesinde fizikle olan zoraki beraberliğini yenmişti..
Blog senin, bu hayat da senin, be gemide... bizlerde bu geminin tayfaları...