Salı, Nisan 10, 2007

Geçmiş olsun!


Bu tümce düştü sabah sabah aklıma nerden düştüyse... Tümce düşüyor aklıma da arkası ne gelir diye bir merak başlıyor bende... Ne demek ki “geçmiş olsun”?
Atalarımız tüm sözcükleri uslarından yüreklerinden damıtıp da dillendirmişler besbelli... “Geçmiş olsun” u ilk kim kullandı acaba?
Elimdeki şu “sevgi ve yalnızlık üzerine” adlı kitabımı bitiremedim hâlâ... Çünkü dönüp dönüp yeniden okuyorum... Yaşam boyu doğru bildiklerim yanlış oluyor... Kabullenmem zor bu kuralları... Kemikleşmiş duygularım var... Bunları nasıl yumuşatıp da daha sonra eritip yok edeceğim... Okudukça kitabı, çevirdikçe sayfaları bir bakıyorum ki kendimi kitap gibi açıp okumaya başlamışım... Sayfalar dolusu “ben” çıkıyor karşıma... “Ben neymişim be abi?” diyorum ister istemez... Ben baştan ayağa yanlış takılmışım bu dünya düzenine kitaba bakarsam eğer... Sevmek nedir; ne değildir? Görmek nedir? Anmak , anımsamak? Unutmak mı doğrudur; unutamamak mı? Unutamamak ama neyi unutamamak? İnsan kötüleri mi iyileri mi saklar içinde, belleğinde... Hep geçmişte yaşadıklarımız mı daha yaşanmamış ömrümüze yön verecek? Oysa hergün yaşadıklarımın bir çoğundan daha uzaklara kaçmak için uyanırım ben yeni güne... “Yepyeni bir” gün işte derim içimden, daha kimseye merhaba demeden... Kendi kendimle ben... Bir başıma... Sıfır kalkarım yataktan çoğu kez... Ya da kalktığımı sanırımL Bu bir oyun... Bilirim de bozmam oyunu... Oyun bozan mıyım ben? Ama bozar bişiler çok geçmden... Ben de bozanlar olacağını bildiğimden ellerimle bozmam oyunumu zaten... Birkaç dakikalık “hiçlik duygusu” beni yeni güne hazırlar, ayakta tutar... Bu yüzdendir ki kimsenin uykusuna engel olamamaya çalışırım ev içinde... İsterim ki kendileri kalksınlar; geç kalacak olsalar bile... Ben yataktan kurulu saatlerle, alarm sesleriyle kalkmam... Hele ki bu güneşin erken doğduğu aylarda... İki saat önce dahi girmişsem yatağa iç saatimi kurar ve onunla uyanırım... Hiç şaşmaz.. Bu sabah bu yüzden sitemlere maruz kaldım... Eşim neden onu uyandırmadığımı sorup söyleniyordu... “bak uyandın işte!” dedim... “Ben seslenmesem de en fazla on dakika daha uyuyabildin! Sana on dakikalık uyku armağan ettim... Daha ne istersin be adam!” baktı tuhaf tuhaf yüzüme... Yine geldiler buna der gibi...
Geldiler ki ne geldiler... Artık iyice yerleştiler de bir ben farkındayım bu durumun...
İşte bu kalkışlar başladı mı önce evde sonra sokakta artık “hiç” değilsiniz... Siz yaşadığınızın hamalısınız... Yüküm ağır da ağır benim... Tüm gün nasıl taşıyorum şaşarım kendime... herkesin yükü kendine ağır, eminim... Hangisini atsam da yüküm azalsa derim... İşte bu hallerin kitabı bu! “At tüm yüklerini sırtından” demiyor da ben öyle çözüyorum bulmacayı... Ama atılmıyor yük dedikleri... O yükler atılca ben “ben” olmayacağım ki... Başka biri, boş biri olacak diye düşünmekteyim... Korkuyorum böyle bir “ben”le karşı karşıya kalmaya... Ne sevdiklerim var elimde ne sevmediklerim... Hiçbir kavram yok elimde... Yok efendim yalnızca “o an”ı sevecekmişim... Asla sahiplenmeden... Kolay dı... Çocuğuma duyduğum karşılıksız sevgiden dem vuruyor kitap boyunca yazar... Ben buna da karşıyım... en azından kendim adına... yaşadıklarımdan çıkardığımla... Anneler karşılıksız sever diye bir düşünce kesin midir? Ben çocuğumu seviyorsam çocuğum da beni sever... Karşılığı vardır bu sevginin... İşte kitap burada da “dur” diyor bana... Sıyrıl tümünden öyle gel karşıma, değiş, değiştir kendini... Kitaba saygı duyarak okumayı sürdürüyorum... Geri geri dönerek... O hep geride kalanları “sil at” dese de... İşte burada atalarımdan bir ses arıyorum yine de... Gerilere çok gerilere gidiyorum... Alt beynimi didik didik ediyorum... Tüm sandıklarını açmaya çalışıyorum... Ama çoğu öyle sıkı kilitli ki... Çoğunun kilide pas içinde... Çok zor açmak.. Yoruldum...


“Ey atalarım! Siz ne yapardınız bu gibi haller içinde?” diye seslenmeden duramıyorum içime!

“Geçmiş olsun “derdik diyorlar muzipçe...

4 yorum:

NAZLICA dedi ki...

Geçmiş olsun canım:)))) Bir kitap okudum hayatım değişti derler ya, demek ki yalan söylüyorlarmış. Şirin yine aynı, olduğu gibi sapasağlam taşıyor yüklerini.O yükler insana şahsiyet katıyor, farklı, özellikli, aranılan, unutulmayan yapıyor. Sevgiler

Adsız dedi ki...

Şirincim,
Sen karar verirsin kitap noter gibi onaylar. Bazen demir gibi çok zor kırarım dediğğin birde bakmışsın küt diye bir anda kırılı vermiş.
Ben bir ktapla haytı değişenlerdenim. O kitabı bir çok insan okumuştur, ama herkesi beni etkilediği gib etkilememiştir. Şarttlar olgunlaşınca kitapda onay verirse, alıştım bırakamam dediğin herşey kendiliğinden oluverir...
Şu kitabı merak ettim.. En kısa zamanda okumalıyım...

Şirin dedi ki...

Nazlıcığım;
Doğru teşhis! Gerçekten de ben hâlâ "bir kitap okuyup hayatı değişenler"den olamadım... Olamayacağım da besbelli... Ben değişmek değil gelişmek istiyorum herhalde... Bunu da ancak sevgi sağlıyor... O sevgiyi bulmuşum ya kitabı neyleyim... Ne demiş Yunus: "Bana seni gerek; seni!" Bana çokça kitaptan daha iyi geliyor!

Nazarcığım;
Ben de senin yaşamını değiştiren kitabı merak ettim... Ya var mı böyle bir kitap... Ben bir elimde kalemle kitap okuyanlardanım... Eğer çok etkilenirsem altını çizyim diye... bakarım okuduğum kitaba... gerçekten de çoksa çizgilerim bu kitap bana bir şeyler katmış derim... Bırak değiştirmesini katkıda bulunmasına da razıyım... Ama değiştirmek kadar kesinliği olan bir kitap var ortada... Şu senin kitap... Burada olmaza sa bana yazarsın değil mi?
Çok merak ettim...

Adsız dedi ki...

Ne mümkün.... yazını geniş bir zamanda keyifle okumak adına sona bıraktım..yemek sonrası.. kıvrılıp kalmışım.. daha doğrusu sızmışım..çok yorulmuşum be şirinem.. kolay değil tam 31 senelik çalışma..hergün erkenden kalkıp işyerine gitme...bıkılır değil mi...))şu sabah uykularına doyamıyorum...bir iki dakikalıklar bal tadında.. cumartesi ve pazarları şeytan gibi sabahın essatında açıyorum gözlerimi..ne varsa yat be kadın değil mi.?? olur mu.. bari kalkdın git biraz yürü değil mi?? tembelim ben tembell.. yok demeeee ben beni biliyorum..içinde kaybolduğum bir yazı olmuş..kafandakileri yazmaya çalışmışsın.. kısa anda duygularını dillendirmek istemişsin..dipsiz bir kuyu gibi..bir ucundan tutayım deyince biraz daha derine iniyorsun..
inme fazla derine..aman ha ..geceleri yastığa başımı koyunca uyumak istiyorum...düşüncelere dalmak değil..kafama birşeyler takılmamalı..uyku..ey güzel uyku geliyorum yanına...
"Tüm sandıklarını açmaya çalışıyorum... Ama çoğu öyle sıkı kilitli ki..."
bu sözünü sevdim...sevgi ile kal..
ben telefonumu kuruyorum...genelde kalkıyorum ama..garantiye almak lazım...) amirler dinlemiyor.. kem küm hık hatta mık...)))
bende kuruyorum kendimi geceden..gırçç gırçç gırççç...)
sevgiler şirinem..gidemedim.. kaçıncı veda ise bu...güzel düşler..hııı düş çilingiri açılmış bir yerlerde...demedi deme...)