Cuma, Şubat 02, 2007

Kısa günü kârı!




Yine İstiklâl ve yine sanat!
Ayrılmaz ikili... Soğuk iliklerime kadar işlemiş... Ne boynumdaki atkı, ne de ellerimdeki eldiven üşümeme engel olabiliyor... İstiklâl’e açılan yan sokaklardan öyle bir esmekteki kış rüzgârı... Neyse ki sokak aralarından kurtulduğumda şefkatli bir anne gibi yüzümü ılık nefesiyle ısıtmakta İstiklâl havası... Her ne ruh halimdeysem hep şefkat bulurum İstiklâl’de... Sığınak gibidir bana çocukluğumdan beri... Belki bu yüzdendir ki hızla değişen bu korkunç yüzüne dayanma gücü bulabiliyorum İstanbul’un... Düşünüyorum da bazı belli noktaları olmasa yaşayamaz olurdum bu şehirde... terk mi ederdim, terki-dünya mı ederdim acep bilemem?
Dedim ya; hava ayaz mı ayaz ellerimiz ceplerimizde; tıpkı Barış Manço gibi... Tünele doğru yürümekteyiz... Orta yaşlarda bir adam ve yine aynı yaşlarda bir kadın Alman Kitabevi’nin artık kapalı dükkan kapısı önünde müzik yapmaktalar... Sanki salep içer gibi iç ısıtan bir melodi...

“Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini.....”
Yok yok sözler yok... Yalnızca melodi var kulaklarda.... Ney üflemekte kadın... Adam da gitarı ile eşlik etmekte... Ayaklarım yerden kesildi bir an... Müziğin büyüsüne öyle kapıldım ki İstiklâl’in bu en sakin köşesinde uçmak duygusu sardı her yanımı... Böylesine ince ayra duygularla Ziraat Bankası’nın Tünel Sanat Galerisi’ne adım attık...
Güzel bir sergi izledik... Resim okuduk bol bol... Yağmur, şemsiye, İstikâl, tramvay, balıklar, balıkçılar, deniz, kadın, çocuk... Bir duygu yoğunluğu yaşadık sergide... Bu sergi bana iyi geldi... Gönül tellerime değdi Erkan Geniş’in resimleri... Fırça darbelerini hızlı ya da yavaş hissetttim... Ustalığına hayran kaldım fırçasının... Ama nedense figürlerde bir aynı ustalığı göremedim... Aman ben de şimdi... Ne haddime... İşte bu da benim izleyici düşüncem... ne var bunda şimdi? Aslolan nedir benim için? Baktığıma gezdiğime değdi.... gözlerimden beynime yüreğime aktı resimler... Bir bütün olduk sanatla... Sergiye girerken ben de daha eksiktim, sergi de mutlaka bir eksikti... Ben gezmemiştim... Biliyorum ki artık o resimlerde benim de bakışım var... Boş boş bakmadım... Hele ki bir resim var... İşte bu! Kışın ortasında bana sıcaktan bunalmış da hani Eylül’de “gel be kış!” dediğimiz günler vardır ya onu hissettiren... İşte bu resim... Çok durdum bu resmin önünde...
Ellerine sağlık Erkan Geniş!

4 yorum:

Oya Kayacan dedi ki...

Şirin'ciğim sen günün kârı olarak ne güzel sanat koklamışsın. Ben de dün haftanın kârını yazmışım ki yine sabundu, alkoldü vesaire kokuyor!
İstiklal mi haaaaa? Ahaaa, siz zamaneler! Biz oraya Beyoğlu deriz! Aynen Bağdat Caddesi dediğimiz gibi sizin Cadde'ye...

Adsız dedi ki...

Ne güzel bir kış gezisi bu Şirin. Senin yüreğin sıcak, hatta kaynıyor gibi hissediyorum, soğuk ne yapabilir ki.Fotoğraflarını göremedim herhalde Photobucket'in problemi. Keyifli nice gezilere... Sevgiyle

Adsız dedi ki...

:).. bugun bende senin gibi Barış Mançonun şarkısını söyliyerek geldim inanırmısın...haba ayazmı ayaz ellerim ceplerinde... derken kelimelerin havada donup kafama düşeceğini düşündüm... çılgınım değil mi? ne yapayım iyi senaryo yazıyorum .. böylelikle eve doğru olan yol kısalıyor...atkımı sımsıkı sarıyorum başıma...baktım erkenden açan papatyalarda üşüyor sanki.. biraz taze papatya toplasam delimi bu kadın diyecekler...dün birkaç şarkı indirdim..kelebeğimin bulduğu bir programdan.. Nesrin sipahiden...yav.. bizim kalbimizde bir sanki... sevgilerimi yolluyorum şirinciğim...senin blogunu eklemek istiyorum bana ama yapamıyorum.. hüüüüüüüüüü sevgiler

Adsız dedi ki...

sence kim bu beceriksiz...bilinmiyende kalan papatya çılgını.. bennnn sureyyam..) teknolojiyi çok uzaktan takip ediyorum....)olsun öğrenirim di mi.)iyi geceler şirinem