Kuyuya kendimi atan ben... kuyunun ağzına taş kapayan ben... ses çıkmasın diye ağzımı bağlayan yine bendim.
İnanın hepimiz bunu hep yapıyoruz kendimize. Kimse bize istemediğimiz birşey yaptıramaz. Ama biz zaman zaman açmazlar içinde bulunca kendimizi hep başka bahanelere sığınır dururuz. Hep bize başkalarından gelir kötü şeyler... Hatta toplumsal düşünce biçimimizde bile böyle bir kalıp cümlemiz vardır:
"Aman aman kimseye karışmam... İyi olur Allah'tan kötü olur benden bilir!"
Bu yüzden kimsenin etlisine sütlüsüne bile karışmayız.
Ama her başımıza geleni de başkasından biliriz.
Bir acayip düşünce sistemimiz var velhasılı kelâm.
Bende bu kadar aşırı yok elbette ama ne de olsa içinde yaşadığım toplum bir şekilde damarlarımda geziniyor.
Ama bende birden şafak attı hem d ene attı!
Toplumun tüm ezberlerini tersine çevirdim elimin tersi ile..
Üç yanlış bir doğruyu götürmüyor gerçek hayatta. Yanlışlara yeni yanlışlar eklemek istemiyorsam yanlışa arkamı dönmem ve yürüp gitmem gerektiğini öğrendim. Bu yanlış her ne olursa olsun. Hiç bir şey vazgeçilmez değil. Hiç bir şey! Yok yok o kadar da değil:))
Vazgeçemediğim var benim de... Hemde ölümüne giderim yolunda... Asla vazgeçmem... Vardır hepimizin bir vazgeçemediği..
Yanlış nedir benim için?
Yalan: Koskoca bir yanlış. Yalanla yaşanmıyor asla. İstediğin kadar çabala dur. Yalanla yaşamak yanlışşşşşşşşş. Çooooooooooook yanlış...
Korkaklık: Al işte koca br yanlış daha... Asla kitabımda olmaması gereken bir kavram. Ben derin sularda öğrendim yüzmeyi. Ağaçların en yükseğine çıkıp yüreğimin uç dediği yerden yere konmayı becerdim. Uçurumlar beni hiç korkutmadı. Karanlıktan da korkmadım hiç. Düşündüm de aslında korkularım yok benim. Ama korkaklardan korktum en çok. Bilmediğim bir kavrama sahip kişi beni hep korkuttu. O'nun bir türlü anlam veremediğim korkusu gün gelip damarlarıma işlenmeye başlayınca kendimi tanımaz oldum. Tıpkı O'na benzer olmuştum. Kimliksiz kişiliksiz bir hale sokuyor insanı korku. Sen "sen" olmuyorsun bir süre sonra. Neden bu korku? Niçin? Kimden? Nasıl? Bunları ardı ardına sorduğumda kendime anca ayılabildim. Saçma korkulara tutsak olmuş bir insan olarak neden yaşamalıyım ki?
Ve tam tersini düşündüm. Neden başkasının korkularını bünyemde besleyip de gün be gün ölüyorum ... Ben yaşamak istiyorum... İnsanca, cesurca... Yüreğim kadar güzel, yüreğim kadar hür... Kimseye hesap kitap vermeden, başım dik dimdik.
Ve istediğim bu değil dedim büyük güc... Allah deriz kimimiz... Tanrı deriz öztürkçe... Evren deriz ilah kavramından uzaksak eğer... Ama isteriz O'ndan her ne istersek. Bazen işte farkına varmadan yalan yanlış şeylerde isteriz. Farkettiğimizde çok geç kaldığımızı görürürüz. Hiç panik yok! İnanın üç yanlış bir doğruyu götürmüyor yaşamda. Hemen yok ediyoruz yanlışı gördüğümüzde. Ve iyice didiklerseniz aslında yanlışın size nasıl artıları da olduğunu görüyorsunuz. Ben de böyle yaptım. Yanlışları zarar hanesinden kâr hanesine geçirdim. Tüm defterlerimi temize geçirdim. Müsvette ve eskimiş, yırtılmış yıpranmış defterlerimi asla tavan arasında saklamayacağım artık. Doğru imha edilmeye... Geri dönüşüme hayrım olsun...
Böyle bir iç temizlikten sonra gün doğdu ruhumda. Hiç duymadığım tatmadığım duygular içinde kalakaldım. Beklediğim buydu dedim. Temizlik ve sakinlik. Öyle huzur doluyum ki anlatamam içimde... Bunu bana tattıran Tanrıma teşekkür ediyorum...
Ha bu arada sakın Nietzche'ye inanmayın:))
Aşk var; bulmasını bilene...
3 yorum:
Blogunuzu beğeniyle okudum, inceledim. Başarınızı kutlar, devamını beklerim. Adıız gibi şirin bir blog bu. Dost selamlar. Sizi de benim bloguma beklerim.
Teşekkürler Erhan:))
İadeî ziyarette bulunacağım hiç kuşkunuz olmasın..
Özür dilerim öğretmenim. Ziyaretinize gelemeden yorumunuza yanıt yazdım ismen. Silmeyi düşündüm önce. Ama hatamı görmek için bıraktım...
Blogumu, yazılarımı beğenmenize yeniden teşekkür ederim...
Yorum Gönder