Salı, Eylül 23, 2008

Toprak suya doyar mı?

Yağmur yağıyor olanca hızıyla son Eylül akşamlarında İstanbul'a. Balkon kapısını açtım ki hem sesini hem kokusunu duyabileğim yağmurun diye. Serinliği de cabası... Üşüyor muyum? Yooo... Özlem algılatmıyor üşümeyi galiba böyle kavuşmalarda. Sesini kokusunu duyacaksan eğer derdin buysa üşümeyeceksin... Soğuk, ıslak cefa gelmiyor. Toprak suya hasret! tek derdi bu. Su bekliyor yeniden çamur olabilmek için . Zorla tutabildiği ve çoğunu artık bıraktığı köklere yeniden sarlmak için su bekliyor. Gel yağmur gel!
Böylesi doğal bir olay haberlerde insan türüne çeşitli çeşitli yansıyor. Öyle bi karmaşık kamuoyu oluşuyor ki akıllara seza...
Susuzluğumuz yağmur yağmadığındanmış ya "aman barajlar dolsun!"
Meteoroloji uyarıyor:"Sel ve taşkınlara dikkat!"
Şimdi sevinsek mi, üzülsek mi?
Oturup kös kös düşünür oldum böyle yağmurlu günlerde.
Oysa çocukluğumda ne mutluydum yağmur yağdığında... Kırmızı lastik çizmelerimizi giyip kızkardeşimle birintilere dalardık. Zıp zıp zıplardık. Yüzüme gökyüzüne dikip yağmur duşu almayı ne çok severdim. Annem avaz avaz bağırırmış balkondan:"Şirinnnnnnnnnnnnnnnn! Çabuk eve!"
Ne gam! Kim dinler annemi...
Oysa şimdi açık balkon kapısından ancak ulaşıyorum O'na... Yağarken yağmur içime de yağsın diye susturuyorum tüm sesleri... Uyum içinde içimdeki yağmurla dışardaki... Islanmak güzel şey! Toprak suya doyar mı?

Hiç yorum yok: