Perşembe, Ağustos 07, 2008

Davetsiz misafir!



Hıh işte kapıyı tıkladı...
Duymazdan gelirsem çeker gider belki, evde yokum sanıp da... O ufak ufak kapıyı tıklamaya devam ediyor; bense duymamaya.. Birbirimizi umursamaz davranıyoruz hep böyle ilk anlarımızda. Umusamaz olan kim aslında? Tabii ki ben...
O kapıyı çalmaya devam ediyor. Arada bir bazen bakıyorum şöyle içimden içimden.
"Hıh gitti işte... Açmadım kapıyı... Beni yok sandı.." diyorum
O'nu aldatmış ve atlatmış olmanın zaferiyle tam kendimden geçerken bi bakıyorum artık tıklamadan vazgeçmiş sinirli bir halde kapının demir tokmağını vurmaya başlıyor.
Eyvah! Bende bir panik =(( Şimdi ne yapmalıyım? Belli ki benim burda olduğumu biliyor ve gitmeyecek... Keşke kapıyı ilk çaldığında kibarca açsaydım kapıyı. Ne gerek vardı "evde yokum" ayaklarına... Şimdi daha da kızgın bir konuğum oldu işte... Hem kapıyı açacağım hemde uzun süre dil döküp gönlünü alacağım... Yüzüne baka baka yalan söyleyeceğim tabii ki. Şimdi açık açık desem ki:
"Senin geldiğini duydum ama açmadım kapıyı"
Yok olmaz... İntikamı çok acı olur...
İyisi mi mantıklı bir yalan... Her kapıyı açmayanın rahatça söylediği yalanlardan...
"Banyodaydım, balkondaydım, üst kattaydım, bahçeyedim, komşudaydım..."
Uf olmuyor... Bu yalanların hiç bir O'na söylenmiyor... Ve O kapıyı daha da hızlı ve sinirli vurmaya başlıyor...
"Dur biraz" diye atılıyorum artık...
Artık yüzyüzeyiz... Kapı açıldı ve karşımda...
"Biraz zaman ver" bana diyorum..
"Benim ne zaman gelip gideceğime ben karar veririm... O kadar!" diyor
Olabildiğince sakin davranıyorum... Ama şehrin gürültüsü o kadar yoğun ki... Sadece karşı inşaatın çıkardığı gürültü benim tüm yıl dayanacağım desibelden daha fazla gürültü üretmekte bugün. Bir bugün mü? Yoo kaç aydır bu böyle... Ama bugün gelen konuğum için öyle besleyici bir hal ki bu durum kendisi zevkten dört köşe...
"Oh oh... İyice semiririm ve de kalır da gitmem ben asla" havalarında..
Ben de inat... Öyle bi gidersin ki...
Uzanacağım söyle gözlerimi kapatıp kanapeye... Ve hatta gözlerime bant çekeceğim... Uyumaya çalışacağım seni unutarak... Ve bir uyanacağım ki sen gitmişsin...
Moral veriyorum kendime...
Gidecek mutlaka gitmeli...
Sıcak avuçlarımı alnımda gözlerimde gezdiriyorum... Sanki O'nu bir an yakalayıp da söküp alacakmışım gibi...
Öyle derinlerdeki; bir türlü ulaşamıyorum...
Gece çok sıcak... Uyunmuyor bi türlü... Hasret türküleri dilimde ninnim olmuş... Belki uykum gelir diye söylüyorum kendime... Ne sesime ne başka seslere dayanma gücüm kaldı artık...
Sessizlik ve karanlık tek istediğim...
Ne yastıkta ne yatakta gözüm var... Bir omuz yeter bana tüm evrenin pamukları toplanmış gibi yumuşak, tüm madenlerin dağı gibi güvenli...
Ama o da yok!
Boşluğun içinde ağırlığını duyuyorum başımın...
Zonklamaların şiddeti öyle artıyor ki başımı ellerimin arasında tutmasam sanki beynim dağılacak sanıyorum... Kafamın içinde birileri tepiniyor ya resmen... Ne resmeni ya. Gayri resmi... İzin mi aldılar ki... Yooo... O yapıyor hep bunu...
Daha fazla dayanamıyorum... Daha aciz hale gelmeden, gözlerime yaşlar dolmadan elim kutuya ulaşıyor gecenin sonuna doğru...
Bir bardak su ve bir tablet...
Git artık nolur diyorum... Uyumak uyumak istiyorum...
Hatta uyumak da istemiyorum... Sensiz olmanın tadına ermek istiyorum... O gelmeden nasıldım? Hep unutuyorum...
Gitmedi... İnatla ikinci tablet içiliyor... Küçük oğul geliyor gecenin içinde yanıma... Yoğun kolonya kokusundan anlıyor halimi, yalnız olamadığımı... Bana buzluktan donmuş jel getiriyor... Başımı sıktığım yemeniyi jele sarıp enseme koyuyorum... Kendimden geçip dalmışım uykuya nihayet...Uyanıyorum çok şükür yorgun ama Onsuz =))
Gittiğini sanıyorum bir süre...
Kahvaltımı sorunsuz ve Onsuz yapıyorum... Ne güzel...
Kutu da tablet kalmamış... Panik oluyorum.. Ben bitirmedim ama bitmiş zamanı bana denk geldi. Hemen alamalıyım bir yeni kutu... Çünkü O her an gelebilir!
Sizin Migren'iniz var mı?

Umarım yoktur.

Hiç yorum yok: