Pazartesi, Temmuz 07, 2008

Sabaha karşı...

Karanlık sabahı doğurmağa hazırlanıyor... Uyandım sabahın dördü gibi... Terlemişim, susamışım.. Daha ezan da okunmadı henüz... Ağlaması hiç durmuyor küçük köpeğin... Zırıl zırıl ağlıyor... Kalkıp açık camın kenarına geliyorum... Karşımda inşaat... Sokak lambaları da söküldüğünden her yer karanlık... Yer yer aydınlık sağlayan inşaatın vincinin lambaları var. Ama o da ayndınlatacağına sanki daha da gizemli bir hale getiriyor karanlığı... Küçük köpekçik ağlamayı sürdürüyor. Belli ki yolunda giderken hangi aklına uyduysa inşaat alanına girmiş. "İnşaata girmek tehlikeli ve yasaktır" yazısının hedef kitlesi aslında bu sevimli köpek ama ne bilir garibim insanca okuma yazma... O köpekçe ağlar ağlar... Köpek gibi ağlar... O ağladıkça içim ezilir gözlerim yaş dolar. Öyle çaresiz ve yalnız ki... Her ağlamasında bunu hissediyorum ve kahroluyorum... İnsem aşağıya ve girsem inşaat alanına... Çıtırtılarından nerde olduğunu çıkartacağım. Bunu hissedebiliyorum... Ama işte ah ya... Korkuyorum... Ne köpekten, ne karşıma çıkacak azman bir fareden... İnsandan korkuyorum... Ya gecenin bu vakti karşıma bir uğursuz çıkarsa? Başıma bir şey gelse polisi hakimi savcısı tek kalemde beni suçlu bulacak... Ağzımı bile açamam... Ah ben eskiden böyle miydim... Kendime bu kadar sorgu yaptığıma bile şaşırdım...
Sarman gecenin kaçı olsa o mahallenin en kabadayı kedisinin elinde hallaç pamuğu gibi atılıp dayak yediğinde az inmemiştim sokakağa ayağımda ev terliklerimle... Sarman'ı tüm tüyleri diken diken dikilmiş ve bana öfkeyle bakan halde eve az getirmemiştim... Nasıl da kızardı O'nu o kabadayı kedinin elinden kurtardım diye... "Karzimayı çizdirdin Şirin Hanım..Mahalleye rezil olduk" der gibi bakar iki gün dargın dururdu bana... Ben bilirdim bu huyunu ama yine de onun canhıraş bağırmasına ve sokakta bi o kaldırımdan bu kaldırıma savrularak dayak yemesine dayanamazdım işte... Bende Sarman'a söyleniridm elbette... "Madem ki benim karışmamı istemiyorsun kavgalarına (!) -kavga değil aslında resmen dayak yemek ya- o zaman git arka sokakta ye dayağını öyle gel" derdim... Ve küslüğümüz böyle sürer giderdi. Nedense evdekilerin de gazına gelirdi.. "A oğlum senin de karizmayı çizdi değil mi" falan gibi...
Ben Sarman'ı anıyorum buzlu bir bardak su içerken sabahı doğururken karanlık...
Uykum kaçmış... Köpekçik ağlamakta...
Ve ben Sarman'a fırladığım gibi artık çıkamıyorum sokağa... Ağlamasına alıştım sanki... Onu kurtaramasam bile yanında olduğumu hissediyorum sanki... Artık uyumam. Ezan okunuyor. Köpekçik biraz olsun susuyor. Ama biliyorum ki o inşaat alanından çıkmadan annesine varmadan asla susmayacak... Anne köpeğe kızıyorum.. Nerde bu şimdi.. Yavrusu burda kalmış.. Derken ezanın arkasından sokağın temizlik görevlisi mesaiye başlıyor... Ta uzaktan onun süpürgesinin sesini duyuyorum ve seviniyorum... Ve sevincim gerçek oluyor... Yaklaştıkça süpürge sesi köpekçiğin ağlamasına karışıyor... Ve görevli köpeği inşaat alanından çıkarıyor...
Rahatlıyorum mu acaba?
Yooo...
Sorgularım başlıyor işte...
Neden ben kurtaramadım?

Hiç yorum yok: