Çarşamba, Mayıs 07, 2008

Hıdırellezim de geçti gitti böyle...


Günlerden Hıdırellez! Anneannem sağ olsaydı geceden dualarla kudretnarı ekerdi Hıdırellez'de... Gül dalına kırmızı kesede bereket parası asardık... Maket evler yapılır, beşikler kurulurdu... Dilekler çeşit çeşit işte... herkesin gönlünde var bir dilek...
Hıdırellez'de bendeniz köpüklerimle başbaşayım...
Güneş alabildiğince düşmüş sıcak sıcak köpüklere... Bende kattım ışıkları aldığında içine içimdekileri... Besbelli bazen bana kızıyor ... Ne verdiysem ona geri atıyor bana.
Köpüklerim hep bir şey anlatır bana çocukluğumdan hatta bebekliğimden beri.
Anımsadığım ilk köpüklerim  bakır leğende beyaz sabunla kar beyaz çarşaflarını yıkayan anneannemin hep vapurun altında olduğunu sanmamdı... Bu kadar beyaz köpükleri ancak anneannem yapar diye düşünürdüm. Bir de büyük halamız İkbâl hanımın orda olabileceğini düşünürdüm... Hayallerimin arasında lavanta kokuları da iliştirirdim... Beyaz çarşafların arasına bol deniz kokuları yetmezmiş gibi biraz da lavanat serpiştiridim... Şimdi ki zamane çocukları gibi değilmişim demek... Radyo'nun içinde insanlar hayal etmişliğim de vardır... Dönüyorum köpüklere yine. Köpükleri daha nasıl betimlediğimi yazmaya kalksam bir kaç günlük tefrika olur... Dün en son köpüklerin bana hayal ettirdiği çarşafların köpüklerinden çok anlamlıydı. Bir gelin düşündüm vapuru... Beyazlar içinde... Gelinliğin masalsı hiç bitmeyecek kadar upuzun etekleri vaprun peşi sıra sürükleniyordu... Nedimeler gerekiyordu... Mayıs geldi artık ya... Görünürler yakında... Yunuslar taşır ancak bu kadar güzel küpür küpür gelinliğin kuyruğunu... Martılar ise ayrı bir süs...
Hıdırellez günü, güneş doğmuş içime ve köpüklerimle başbaşa... Dertlerimi köpüklere attım... Dileklerimi de köpüklere kattım...


Yetmedi köpüklere dileklerim galiba:)) Arkasından rast geldiğim bu pembe gül'e ilettim dileklerimi..


 

Daha da yetmedi..."Elveda" demek üzere olan bu erguvana rast geldim... Önce gölgesine aldı beni, sinesine yasladı... Huzur verdi gider ayak bana... Uzunca kaldım orda... Bir erguvan bir ben... Dinledi beni tüm yaprakları dalları çiçekleriyle Bizans Güzelim... Artık utanarak biraz ona da dileklerimi yükledim...
"Hani olur a bana da sıra gelirse aklınızda bulunsun sevgili ağaçcığım" dedim...
"Gönlünü ferah tut" der gibi serinletti beni...
"Bak kuru dallar çiçek veriyor, yeşeriyor, meyveye dönüyor... Neler oluyor neler... Herşey geçer gider yeter ki fırtınalar karşı sağlam dursun dalların aman ha kırılmasın" dedi...
Bir günüm böyle doğayla kendimle başbaşa geçti geçiyorken dost elinden bir bardak çayla son buldu...
Hıdırellez günü bitti gitti...
Hoş geldin bahar!
Dur hele daha...

1 yorum:

carpediem dedi ki...

Tüm dileklerin gerçekleşsin Şirinim,
güzellikler dilerim....