Perşembe, Aralık 27, 2007

Bizi bizden başka kim yıkar?

Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki... Kıpır kıpır; sürekli hareket halinde... Çevremdeki insanların da bir o kadar bihaber adamsendeci tavırları tam bir tezat... Dünya yansa da onların bir kalbur samanı yanmasa... Aynı gemideyiz oysa... Batıyoruz hep beraber. Birimizin diğerinden bir ayrıcalığı yok.
Hepimiz bi Fazıl Say'da değiliz ki çekip gitmek hakkımızı kullanalım. Ki Fazıl Say o sözleri iyi ki de etmiş de birileri pek celâllendi:)) Ben kimi gün öyle mecaz falan değil gerçekten de bu ülkeden gitmek istiyorum, çok ama çok uzaklara. Doğduğum büyüdüğüm topraklardan böylesine kaçmak istiyorsam bana saldırmak yerine karşımdakinin düşünmesi gerekmiyor mu? "Neler oluyor da bir insan ülkesini yaşadığı toprakları terk etmek istiyor "diye? Bunu kimden bekleriz ancak düşünebilen sorgulayabilen insanlardan. Dogmatik düşüncelerle yetişmiş, tüm ömrünün kuralları önce aile büyükleri sonra hacı hocalar tarafından belirlenmiş böyle yetişmiş(!) (bence hiç yetişmemiş hep ham kalmış) insancıklar tarafından düşünce yoluyla sentezlenmesini beklemek abesle iştigâl olur.
Önce kış ortasında bize bir güzel bağlamalar dinletiyorlar. PKK bitiyormuş! Biter tabii ki... Yeter ki eli kolu bağlanmasın ordunun. Çoktan biterdi. Ama bakıyoum da büyükkentlerde yaşam durdu sanki. Her kış olduğu gibi PKK yine içimize karışmış durumda zaten. Bu teröristler kışın genellikle kentlere sızıyor. Ölen PKKlı sayısı kaç olursa olsun çok daha fazlası kentlerde... Aramızda dolaşıyorlar. Hepsi de eylem yapmak için mi? Değil tabii ki. Belki de yıllık izin dönemlerini büyük kentlere sızarak değerlendiriyorlar. Eminim aralarında dağa çıkıp kayak yapmak isteyen yoktur:) İşin kara mizahı bir yana toplu taşıma araçlarında gördüğüm görüntü hiç de iç açıcı değil. Herkes tedirgin. Yanına birisi oturdu mu yüzüne dikkatle bakıyor insan. Hırlı mı hırsız mı? Alnında yazıyor ya. Hele ki elinde sırtında poşet çanta falan varsa... Geçen gün Aksaray'dan tramvaya binen küçük bir oğlan çocuğunu sıkıştırmış yaşlıca iki adamcağız. Soruya almışlar çocuğu, söylenip duruyorlar.
-Nerden eglip nereye gidersin? De bakalım!
-Vefa'dan Sultanahmet'a amca...
-Bu elindeki tüple nasıl bindin sen bu araca böyle?
-Bindim amca. Kimse bişi demedi ki!
-Vay vay vay. Canımız bu kadar ucuz mu..
Derken baktım kalabalık boşaldı çocuğun çevresinden...Herkes mümkün olduğunca uzağında durmaya çalışıyor. Amcalarda çocuğa sürekli söylenip duruyorlar.
Onların paronayak hali bir anda tüm tramvaya bulaştı... Herkesin gözü çocuğun üstünde. Çocuk 10-11 yaşında. O da ne olduğunu kavrayamıyor. Ama farkındaki herkes O'ndan ürküyor. Düşünün ne korkunç bir durum çocuk için. Halbuki en masum olan aramızda O! Biz tüm tramvay içimizdeki en masum olandan tirtir korkuyoruz. Kimbilir kaç kişinin canını yakmış insanlar var. Aramızda belki katil bile var... Ama masum suçlu elimizde... Çocuk iniyor Sultanahmet'te elinde sıkıca tuttuğu minik tüple... Belli ki annesi O'nu bekliyor. O'na ve kardeşlerine çorba yapacak kış günü... Evde tüp yok. "Git oğlum falancalardan tüp al gel" demiş...
Tabii ki tramvayda tüpün işi ne? Tabii ki o çocuğun elinde tüpün işi ne? Sorara da sorarız... O çocuk aç mı? Okula gidiyor mu? Babasının işi var mı? Kaç kardeş? Kimse merak edip de sormadı. Ben o çocuğun çocuk halinden değil; sorularıma alacağım olumsuz yanıtlar sonrası o çocuğun 10 yıl sonrasından korktum açıkça...
Tüm bu olumsuz yaşam notlarım arasında yaşamdan zevk almanın yollarını arıyorum. İnsan mutlu olmaya programlanmış bir yaratık. Tüm amacımız mutlu etmek değil mi kendimizi... Bü ülkenin insanları da böyle düşündüğünden mi acep hep böyle uzak kalmış politikaya bilime sanata... Düşünmeden mi mutlu olmanın yolunu bulmuşlar diye düşünmeden(!) edemiyorum. Yoksa nasıl bu kadar mutsuz çaresiz yaşar büyük çokluklar...Düşünüyorum işin içinden çıkamıyorum. Son seçimlerdeki AKP oyları ortada. Bu AKP ki Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca eşi menendi olmayan biçimde ülkeyi pazarlamış... Geleceğimiz olan çocuklarımızı tarikatlara yönlendirmiş. Yüzde 99.9 müslümaaan nutukları arasında bir ulus yok olmuş ve yeniden ümmetleşme yoluna girmişiz. Ve hâlâ AKP'yi savunan kafalarla biz yaşamak zorundayız. Onlar neden mutlu? Onlar nasıl mutlu? Onlar görmüyolar duymuyolar, işitmiyorlar mı? Hipnoz mu oldular? En çaresiz eğitimizsiz sağlıktan yoksun yıllarımzda atalarımız koca Devlet-i Aliye-i Osmaniye'nin bittiğini ve kurtuluşun yepyeni bir cumhuriyette olduğunu kabullenmişler de.... Bugün ki gaflet içinde olanlara bakın! Dalalet ve hıyanet içinde olanlara hiç bakmıyorum bile... Ama oy verenlerin ve bu gidişe katkıda bulunanların en kısa zamanda AKP'nin hakkından gelemediğini de görürsem topunu da hıyanet gemisine bindireceğim. Bu kadar hıyanete ses çıkarmayıp göz yuman da artık benim için haindir.
Bunun başkaca bir açıklaması olamaz...

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Gostei muito desse post e seu blog é muito interessante, vou passar por aqui sempre =) Depois dá uma passada lá no meu site, que é sobre o CresceNet, espero que goste. O endereço dele é http://www.provedorcrescenet.com . Um abraço.

Adsız dedi ki...

Gostei muito desse post e seu blog é muito interessante, vou passar por aqui sempre =) Depois dá uma passada lá no meu site, que é sobre o CresceNet, espero que goste. O endereço dele é http://www.provedorcrescenet.com . Um abraço.