Perşembe, Haziran 21, 2007

Hüzünlü akşamlar kenti....

En umutsuz anımda tatlı bir sürpriz geldi gökyüzünden dün öğle saatlerinde... Bunalmıştım da bunalmıştım ki sıcaktan... Hava birden karardı, gök gürledi... Islanmaya başladı her yan... Bardaktan boşanırcasına derler hani öyle... Yazın güzel yanları... Bu yağmur insana yaşama gücü veriyor kış yağmurlarının aksine... Biliyorum ki ardından güneş açacak, daha da çoşkun yaka yaka... Toprak ve yağmur bir araya gelince tanıdık geliyor koku hepimize... Hamurumuz böyle olduğundan mıdır acep? Varoluşumuz çamur değil mi? Öze dönüyorum ben yağmurla... Baktım sokaktayım... Belki yağmur beni yakalar, eritir, toğrağa karıştırır umuduyla... Geç kalıyorum... Sokaktayım ama yağmur bulutları bitti... Hâlâ gökyüzünde gezinen bulutlar var ama çok yüksekteler... Belli inmeyecekler yeryüzüne... Sultanahmet'e vardığımda buarlara bir tek damla dahi düşmediğini görüyorum.Bi vapur Kadıköy! Gittim oturdum arkadaşımla bir kaç saat... Sonra yeniden dönüş...
Güneş batarken kim hüzünlenmez ki... Ki varsa zaten içte hüzün nasıl da deli deli dökülür ortaya... Vapurun kenarında oturup kentin üstüne inen akşamı izlemeye başladım. İnsanlara da bakıyorum... Az yanımda oturan adam kararan sulara bakmakta... Az ötemdeki kadın sigara üstüne sigara yakmakta kararan gökyüzüne bakarken... Karanlık bir tül gibi çökerken bu şehrin insanları daha kolay dökülüyor sanki şimdi bu saatlerde... Hallerini daha daha kolay görebiliyorum... "Sen dön de kendi resmine bir bak!" diyorum içimden... Korkuyorum içimden belki de dışarıyı izlemek gibi bir kolaycılığa kaçıyorum... Oysa hüznün âlâsı var içimde... İstanbul'a doğarsan doğuştan varolur içinde hüzün... Oysa dışardan bakınca renkli ışıklarla görünür her şey... Renk renk hüzündür onlar aslında... Camilerde, kulelerde, köprülerde renk renk ışıklar... Renk renk hüzünler... Çeşir çeşit hüzünler... Hüzünü çıkardım dışarıya... "hadi dağıl dolaş biraz!" dercesine... Bekledim ardından... Belki döner belki de hepten çekip gider diye... "Hadi eve gidelim artık" der gibi bir his... Hüznüm çoktan içime oturmuş yine... " Benden öyle çok var ki dışarda..." der gibiydi... Der gibiydi...

1 yorum:

Adsız dedi ki...

hoş geldin hüzün,
gitmedinki gelsen hüzün,
benimi çok sevdin,
yoksa gidecek yerinmi yok,
demir attın bana,
git artık hüzün,
seni bekleyenler var,
az görüşelim hüzün,
mümkünse uzunca bir süre uğrama,
ama sen benden misafirperveri nerden bulacaksın,
hoşgeldin hüzün,
bakıyorum boş gelmemişsin hüzün..