Pazar, Haziran 17, 2007

Dansöz!

Daha yaşımın başında 10’lar hanesi var... Hatta ortaokul yıllarım... Suadiye Lisesi... Okul çıkışı kırtasiyeciye uğruyorum otobüse binip de Caddebostan’daki evime dönenmeden... Geniş bir Tarık Akan kartpostal koleksiyonum var... Her pozu bende olmazsa olmaz... Şarkı sözü defterim var... Yazılı olan ilk şarkıyı hiç unutmam... Rana Alagöz’ün “Her şey bitmiştir artık, Yolumuz ayrılıyor”... Bak şu şarkıya... Ne aşk biliyorum daha ne sevgili... Nilüfer bangır bangır çalmakta gün boyu kırtasiyeci dükkanında... “Dünya dönüyor!” Ben de dönüyorum ama eve... Bir gün bir şarkı vuruyor beni can evimden... Bir ses... Kapılıyorum sesin arkasından...
“Olmaz olsun cüzdanımda milyonlar
Kalbimde sevgin oldukça!
Altın, gümüş, pırlanta...
Zümrüt, sedef, yakutla
Kim mutlu olmuş ki dünyada...”
Evet ! Aşk böyle olmalı olacaksa...
Kodlanıyorum hemen bu sözlere...
Seveceksem böyle seveceğim!
Öyle ki bu sözleri bangır bangır söylemek için artık otobüsle eve gitmeyi de terk ediyorum... Demir yollarında yürüye yürüye zıplaya zıplaya bi başıma Suadiye-Göztepe arası gidiyorum... Bahar gelmiş... Tren yanımdan acı acı bağırıp da geçmiş... Umrum değil... Benim dilimde aşk felsefem...” Olmaz olsun cüzdanımda milyonlar...” Bu yüzden okul da bitmedi, iş de geri kaldı hep yaşam boyu benim için... Bu kadının bana attığı ilk kazık... Arkası geldi... Kim bu kadın? Sezen Aksu! 12 Eylül önceleri... Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda gösteri var... O zamanlar bölünmemiş haldeki Sovyetler Birliği’nden sanatçılar ve ekipler gelmiş... Azerbaycan Folkor Ekibi, Kazakistan’dan Rosa Eringbay... Kızın adı aslında Raziye’de Sovyetler Birliğine göre adı böyle çevrilmiş... Ben ve kız kardeşim bir büyüğümüzle bu Sovyetler’den gelen konuklarla görüşeceğiz... Daha yaş yine 10’larda... Görüşmek kolay değil... KGB sürekli izlemede imiş... Öyle derlerdi... Neyse biz iki saf kızcağız kızkardeşim ve ben Raziye’nin yanına gidebilmek için kulise sızdık nasıl olduysa... Kız kardeşim koridorda oldukça aceleci davrandı... Sahneden yapılan anonsa göre Sezen Aksu çıkıyor... Bam! Küt! O da ne? Çarpıştılar... Hemde nasıl? Sezen ve kızkardeşim... Ben şaşkın şaşkın baka duruyorum... Koridorda kimse yok üçümüzden başka... Hışımla kızkardeşimin üstüne yürüyor... “Salak! Ne işin var benim yolumun üstünde!” Yetmiyor kız kardeşimin üstüne yürüyor... Ben hemen dikiliyorum doğal olarak... Hop! Dur bakalım! Haddini bil!” diyorum... Kısa ama öz bir tartışma yaşanıyor aramızda... ama benim böyle anlarda karşımdakinin gözlerine bakmam yeteri kadar etki yapıyor sanıyorum... Hızla sahneye çıkıyor hatun..
Bu tatsız olayla kafamdaki Sezen efsanesi yerle bir oluyor... Her ne olursa olsun böyle davranmasını içime sindiremiyorum... Hırpalanan kardeşime hiç etki etmezken bu durum beni Sezen’den soğutuyor... Bakıyorum yıllar geçiyor... Kız kardeşim bir Sezenci olmuş... Her albümünü aksatmadan alıyor, başucuna koyuyor... Yıllar içinde duygularımda aslında hiç yanılmadığımı anlıyorum... Artık ne şarkıları beni kesiyor ne sözleri inandırıcı geliyor... Sahne’de, kameralar önünde derviş ruhlu mütevazî Sezen... Ama ben arkasını gördüm... Foyasını çoktan kazıdım çıkardım... Çok değil yakın tarihlerde İzmir konserinde PKK’ya sempatilerini yollamalarını unutmadım... (Bunu çok merak eden varsa Tolon Paşa’nında bu konudaki saptamalarını araştırabilirler) Bu arada tam bir klinik olayı sahnelerimize de taşımış hatta ilk zamanlar yaptığı her işe destek vermiştir... Yıldız Tilbe... Bu kadını da başımıza belâ ederek Türk halkının ses telleri ve de kalça kıvırma kavramlarına çok ciddi darbe indirmiştir!
Neden yazıyorum bunları? Bu güne kadar olabildiğince klavyemden uzak tutardım Sezen Aksu adını... Ama geçen akşam Harbiye’de verdiği konserde Mehmetçik’e okuduğu şiiri görünce “pes” dedim...
Her devrin kadını...
Gün bugün...
Mehmetçik nedense el üstünde...
Şehit cenazeleri insan almıyor artık...
Nerden çıktı bunca kalabalık?
Bunca zaman nerdeydiniz?
Yeni yeni mi şehit vermekteyiz Mehmetçikleri?
Şimdi mi akıllarına geldi?
Ve de Sezen Aksu’nun Mehmetçik için yazdığı sözleri okudum...
Biraz hiciv, alay kokan... Hatta daha da ağırı var ama yazmak zor bana...
Gazeteler 5 bin kişinin Sezen’i ayakta alkışladığını yazıyor... Yazıyor gazeteler yazıyor... Ama ben de inandıklarımı yazıyorum... Sezen Aksu’nun bu halkın kutsallarınla böyle kendini öne çıkarmasını garip karşılayanlardanım... Samimiyetine inanmıyorum...
Tıpkı kendi sözlerin gibisin Sezen!
Dansöz Dünya!
Dansöz Sezen!

1 yorum:

Adsız dedi ki...

haklısın şirim, haklısın... şarkıcıların bir görünen yüzü birdearkaları var, bunlarında farkındayız..
bir kere isim yapman yeterli, artık güzel olan herşeyde o var...
senin yazdıklarına benim de katkıda bulunacağım çok şey var, Ama çok yorgunum , müsadenle uyumak istiyorum...
ama şunu da söylemek istiyorum, benim de çok sevdiğim bir şiirin, sairinin aslında ustalardan biri değil de, amatör birine ait olduğunu öğrendim.
isim yapmak çok önemli, sonrası kolay, sezen ciğim de işi biraz böyle götürüyor...
üstelik şarkıları çok arabeks...
ama ben şarkılarını çok seviyorum ve kimde duysam onun tarzını bilirim ve tanırım...
bazı insanlarda şeytan tüyü var, ne yapsalar sevdiriyorlar...
son bir şey; bizim insanlarınızı basitlik görerek,namus diyerek , sanattan , müzikten öyle uzaklaştırmışlar ki,bizler sadece dileyici olarak varız, böyle oluncada , meydan bunlara kalmış..

hoşçakal şirim, iyiki varsın, tekrar teşekkürler