Salı, Mayıs 01, 2007

Hoş geldin Mayıs!

Mayıs ayı gelende... Aklıma Menekşe’nin gülleri gelir...
İstasyonundan inince az biraz geri yürür ve de oturduğumuz villa tip evin bahçesine çıkan uzun merdivenleri tırmanırdık...
Merdivenlerin ortasına gelince bir kaynak karşımız çıkardı... Yerden çıkan su öyle pek içilecek kadar lezzetli değildi... Çünkü yerin yapısı kireç katmanlarından oluşuyordu...Ama bizim bahçenin demir kapısına varınca sanki serap gibi bir yeşil denizinin içine düşerdik... Bahçe sınırı tam bugünlerde Mayıs’ta katmerli leylakların tüm ağırlıklarınca üst üste yıkılmaları sonucu bir leylaklar diyarına geldiğiniz hissini verirdi... Uzaktan leylak rengi içinizi bir hoş eder, romantik duygularla bahçe kapısına varırdık... Bahçe kapsısının her iki yanında Filbahriler beyaz çiçekleriyle karşılardı bizi... Darbe üstüne darbe... Leylakların ve Filbahrilerin kokusu birbirine geçer arkadan gelen denizin havasıyla karışıp... Ayaklarım yerden kesilirdi... Tam orda dakikalarca dururdum... Eve çıkmak zor gelirdi...
Oysa daha bitmedi ki... Bahçedeki güller.... Ah gülller... Ne güllerdi onlar... Hele ki bir sarı kırmızlar vardı ki... Kokla da “sarhoş olmadım “ de! Çok zor!
Her gelen konuğumuz kucak kucak güllerle, leylaklarla, fil bahrilerle giderdi... Kestikçe budadıkça sanki inadında daha çok çiçeklenirdi bahçe...
Köpeklerimiz, kedilerimiz vardı o bahçede evde... Kaplumbağalara bile ad takmıştık babamla... Ben en sonunda dayanamamış kümes yapmıştım bahçeye... Beş tavuk alıp gelmiştim Aksaray’daki tavukçulardan... Zavalılarım pek narin şeylerdi.. Meğer makine tavuğuymuş oncağızlar... Ben de Küçükçekmece’de pazarda köylülerden horoz ve tavuk sipariş etmiştim... Diğer hafta gittim aldım bir tavuk, bir horoz... Horoz da horozdu ama... Kırmızı siyah tüylü, yer yer benekleri vardı... Köpeklere hiç gerek kalmadı O gelince... Yabancı gördü mü öyle kovalardı ki... Kaç kişiyi elinden zor kurtardım... Az başımı belaya sokmadı benim... Kimse bizim eve yanaşamaz olmuştu... Köyden gelen tavuğum ise çok güzeldi... “Sultan” koymuştum adını... Çok güzeldi O’da... Saatlerce onunla bahçede gezerdim, konuşurdum... Oda benimle gezmeyi tercih ederdi nedense... Diğer tavukları kendinden aşağı mı görürdü ne? “Sultan” dedikçe havalara girerdi haspam... Bir çift de ördek aldım yanlarına...Onlara büyük bir yalak bulmuştuk babamla evin bahçesinde... Arada bir de merdivenlerin başındaki kaynağa götürdüm onları... Akan suyla eğlenmelerini izlemek güzeldi... Bu ördekler yüzünden adım az daha “ördek çobanı”na çıkıyordu...
Bir gün geldi taşındık bu evden... Rüya da bitti... Şimdi ne zaman Mayıs gelse aklıma önce bu evimizin bahçesi, gülleri, leylakları, filbahrileri gelir... Artık bir daha duyar mıyım aynı kokuları bilmiyorum... Buna geriye dönüş diyorlar... İyi değil diyorlar... Oysa güzellikleri hatırlamanın neresi kötü ki... Bundan sonraki Mayıslarda da hep gül, leylak, filbahri kokuları bekliyorum, bekleyeceğimde....
Hoş geldin Mayıs! Hoş geldiniz güler, leylâklar!

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Filbahri..ilk kez duyuyorum..yine çiçeksel anlarmışsın.. her satırda güller sümbüller geldi burnuma...)
sultanı duyunca bugun bir şefimiz beni görünce pek bir içten ooo sureyya sultan hoş geldin dedi.. birden kendimi sultan gibi hissettim 50 leri sürüyorum artık biliyorsun.. sanki yabancı bir sözcük gibi geldi bana..) iltifat alamk ne güzelmiş...baktım dış görüntüden olmuyor.. bende çok çalışıyorum.)) bahar yazın muhteşem.. sen şekerlik..) e ben bu şekerden almaz mıyım hiç...sevgiler şirinem..sea paşa ile konuştuk.. senin firstşirin adresine yazdım şirinim....)yaşlılık..daldım...bugünlerde bunama belirtileri var valla...)
alınca ceee de:)

Adsız dedi ki...

Seninle arkadaş olmak ne güzel, nisanın gelişini, gidişin; mayısın gelişini hep bir kutlama havasına sokuyorsun...
Bende mayısı pek severim ama niye sevdiğimi bilmiyorum, bu gün gün boyu düşündüm, mayısta hiç özel birşey olmamış, kimsenin doğum günü yok.. Ama mayıs kendini sevdiriyor, onu sevmemek mümkünmü? Benim çocukluğumda senin anlattığın ev gibi bir evde geçti, ama ben tıpkı yüzmeyi, ağaca çıkmayı beceremediim gibi, horozlada pek aram yoktu.. Bir defasında üstüme atlamıştı, pek korkardım, güllerimiz de çok güzeldi evimizde sürekli gül reçeli olurdu..
Geçmişi daha çok hatırlıyorsan ve hatta !!!