Pazar, Mayıs 06, 2007

5 Mayıs'tan 6 Mayıs'a geçerken... Hıdırellez!

Tam da 5 Mayıs’tan 6 Mayıs’a geçtiğimiz saatlerde yazıyorum bu satırları... Eve gelirken oturduğum semtin insanlarının boş arsaya neden doluştuğunu bir anda sorguladım aklımda...
“Hay dalgın aklım benim... Hıdrellez kutlayacaklar” diye bastı kafam sonunda...
Ben de evde gelince balkonda yaptım bişiler karınca kararınca... Anneannemin öğrettiği şekilde dileğimi diledim... Denizin kenarında buluşurlar mı Hızır’la İlyas bu gece acep? Benim balkona uğrarlar mı? Umut fakirin ekmeği! Tam ben tembele göre bir durum bu dilek dileme işi ya! Sen otur oturduğu yerde hiçbir adım atmadan... Gelsin Hızır’la İlyas senin dileklerini alıp alıp çözmeye çalışsınlar... Bekle sıra sana gelsin... Burada da üç kağıt döner diye korkuyorum... Benim dilek dosyam yine altlara atılırsa...
İşte böyle umutsuz bir halde dileklerimi diledim... Kabul ola...
Gündüz bende denizin kenarında idim... Hızır’la İlyas gelmiş de görmüşlerdir belki de beni... Ben onları gördüm mü?
Ben neler gördüm neler bugün... Güzel bir gündü Kadıköy’de geçen günüm... Ses nefes dolu bir gündü... Fenerbahçe’deydim bu güzel günde... Çocukluğumun Belvü’sünde gezindim...
Ağaçtan erik bile koparıp yedim... Hâlâ erik ağaçları var çok şükür Fenerbahçe’de... Ben buralarda bıraktım çocukluğumu... İlk genç kızlığım buralarda hep... Artık dolgu olan yüzdüğüm denizin üzerinde yürüdüm uzunca süre... Akşam yemeklerinden sonra çay bahçesinde oturmak için yürüyüşlere çıktığımız sıcak yaz akşamları geldi aklıma... Annemin omuzlarında yazlık, hafif, ajurlu örgü hırkası... Ayaklarında bantlı ayakkabılar... Tıngır mıngır yürürdü bu yoları hiç yürümeyi sevmese de... Kalamış’taki kayıkhane artık yok... yat limanı öyle bir devasa haldeki... Yatları saymaya kalsaydım başarabilir miydim bilemem... Adaletsiz bir ülkede yaşadığımın acı gerçeğini daha bir içimde hissettim bu muhteşem yatları görünce... Sokaklarının taşları çocuklara yastık olan bu İstanbul, zengin yatlarına sularını yatak yapan da bu İstanbul! Ah İstanbul! Acı İstanbul!
5 Mayıs’ım böyle geçti gitti... 6 Mayıs’ı bekliyorum bir umutla... Bir ses bir nefes... Bir Cân!
Candan öte cân... Hoş geldin Hıdrellez... Hoş geldin bahar! Hoş geldin yaşam!Hoş geldin Cân!

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Erkenden uyandım ne varsa..göz göz kapağı kaslarım sanırım çok kuvvetli değil.. uykumu almama rağmen onlar kapanacağız diyorlar...penceremi açtım.. bahçeye baktım.. etrafda tık yok.. sadece kuş sesleri ve hoş bir bahar kokusu var..karşı evin bahçe duvarı sıra sıra rengarenk çiçekleri olan saksılarla dolu..bahçede marul maydanoz soğan ekilmiş..kenarda rengarenk çiçekler..inip toprağa çıplak ayaklarımla basasım geldi..ama olmaz..orada yaşıyanlar çılgın sureyyamı anlıyamazlar..kimbilir ne derler..kadın kafayı sıyırmış diye..en azından seninle paylaşıyorum duygumu..
birazdan benim balkon güzellerimle olacağım..susamışlar..birazdan ayşemin güzelleri bana gelecekler ders çalışmaya.. evlerine badana yapılıyor..ne güzeldir badana kokusu değil mi??
banada gerek ama içimden gelmiyor.. eskisi gibi değilim.. yoruluveriyorum şirinem..isyanda tüm uzuvlar... ahh ahh bilememişiz gençliğimizin kıymetni.. koşamıyorum bile komik oluyorum sanırım...dün yürüyerek işyerime gittim.. pancar gibi yanaklarla..bugun sanırım dünün yorgunluğundayım.. kararlıyım akşam üzeride yürüyeceğim.. eee şirinem..sanki sen karşımdasın gibi komşu muhabbeti yaptım.) çayı koymam gerek gel hadi içelim demli bir çay..kahvaltıda hazırlarım..zeytin peynir.. domates salatalık..biber suyu.. yeşillikler..vede illede..güzel sohbetimiz..sevgi ile kal.)Şirincan

Adsız dedi ki...

Çay hazır Şirinem...)yavaş uyanmada Bodrum..senden aldım cışkuyu bende yazdım bir blog yazısı.)) yazmamakdı kararım .. olsun.. biz kendimiz yazar kendimiz okuruz değil mi?? kurabiyede yapacağım karabiberle kimyona buyur gel öğle sonrası bari..) sevgiler

Şirin dedi ki...

Süreyya;
Ben blog açamaya kara verdiğimde birilerinin gelip de beni okuyacağını düşünmemiştim ... gelenlerden okuyanlardan tabii ki çok memnunum... Bana, yaşamıma, bloguma renk katanlarda oldu başta Nazar ve sen gibi... Çok canımı sıkanlarda oldu zaman zaman... Hiç dert değil ama... ben yazmaya kimseye dayanarak başlamadım ki kimsler beni okumuyor diye bırakayım... Burası benim alanım... Ben yazarım, meraklsı varsa gelir okur... O kendilerinin bileceği... Ben d eartık öyle herkesin bloguna koşturamıyorum açıkçası... günümgünüme uymuyor... ama alışkanlıklarım var... Okumadan duramadıklarım... Yorum yazmadan geçemediklerim... Sen biliyorsun bunları:) Eee daha ne ya! Ben saçma salak şeyler yazılar da görüyorum bazı bloglarda(bana göre saçma salak tabii ki) bakıyorum altına onlarca yorum... Şimdi ben de yorum almak için o saçma salak yazılardan mı yazayım...
O zaman ben "ben" olamam ki...
Sen de hep "sen" kal Süreyya!
Kimseye takılmasan yaz da yaz...
kırılma darılma... okuyan okuyor seni... Bunu bil ...

Adsız dedi ki...

kimin efsanesi doğru bilinmez. blogları gezmedim, kimblir daha ne efsanaler anlatılır hıdırellezle ilgili...
Dilekleri diledik, üç kağıt olurmu bilmem... Olursada olsun ne yaplım bizimkisi muhabbet olsun, Bu gün pikniğe gittik. aman dilek çeşitleri varmış , "meşe dibine dilek gömmek, çam kozalaklarında dilek dilemeK" inan ne duyduysam yaptım.. Allahtan umut kesilmez, kısmetin nerde geleceği bellimi olur...
Keyifli bir bahar, güzel bir yaz diliyorum sana...