Cumartesi, Aralık 17, 2005

akordeonun nameleri...

Sabahın körü kaltım yine... güne mutlu, umutlu başlamak istiyorum ama olmuyor olmuyor... herşey üstüme üstüme geliyor... iyi bir duş ilaç olur diye düşündüm... ıhhh olmadı...çocuklar uyanmadan biraz ortalığı toparlayayım dedim... kesmedi... ne alaka... evişlerinin neresi insanı rahatlatır anlamadım gitti... Beni daha da sinirlendiriyor... Yaşadığım semti hiç sevmiyor; daha sı gittim mi dönmek istemiyorum... derken çocukların uyumasına da aldırmadan (eee saat de 11 falan yani) aldım elime elektrik süpürgesini... Salona daldım... kahvaltı öncesi mıntıka temizliği... Nerden çıktı şimdi sabah sabah bu hamaratlık... Arada bi yokluyor beni sevgili perim... Neyse başladım hırhırt süpürmeye... O da ne bir melodi, bir melodi... Aaa benim büyük çocuk uyandı herhalde. Onun odasından geliyor... annemin sabah terörüne karşı radyo demeiş olmalı diye düşündüm... kapattım süpürgeyi... baktım ses dışarıdan, sokaktan geliyor... Ama nasıl güzel anlatamam... İliklerime kadar eridim... Patates soğan yerine bu ses de ne ola ki... Acaba rüyamı görüyorum diye düşündüm... Havada nasıl bir kasvet... Cama uzandım, açtım. Baktım aşağıya, sese doğru... O da bana bakıyor... O kim? Akordeoncu! Kim bilir nerelerden gelmiş. Baktım gözlerinin içi gülüyor. Dilimiz bilmiyor; ben de onun... Ama melodisini hissettim ya... Komşu ülkelerden gelmiş besbelli... Romanya'dan mı? Makedonya'dan mı? Yunanistan'dan mı? Bulgaristan'dan mı? Her nerden gelmişsen hoş gelmişsin! dedim ona içimden... El salladım küçük bağışımı yollarken ; O da bana el salladı... Bi de küçük bir megafon bağlamış ses daha çok duyulsun diye... Beni ne kadar mutlu etti; eminim farkındaydı... Melodilerle gitti!
Hey Tanrım!
Sen hâlâ benden vazgeçmemeşsin belli...
Benim hâlâ umudum var1

3 yorum:

NeLLy dedi ki...

sevgili sirin,
bu yazini okuyunca 3 eylul sabahi yazdigim maili burada seninle paylasmak istedim. ayni ses etrafinda ayni hisleri paylasmisiz madem ki:
"harika bir cumartesi gunune uyandim. sonbahar'in geldigini mujdeleyen bir gun. ben bahar kizi, ne oluyor da seviniyorum 'son'bahara bilmem. ilki sonu mu var bunun ayol, bahar bahar iste.

abimle [...] kahvaltimizi yaptiktan sonra evin sokaga bakan tarafinda, salonda bilgisayar basindayken ben, sokaktan yukselen bir ses, bir melodi, bir nagme, bir muzik, bir ahenkli seda kulaklarimi doldurdu. cama firladim. bir genc adam, akordeon calmakta. Allahim bu kadar mi guzel olur, bu kadar mi havaya, gune, sokaga, evimize, ruhuma hitap eder bu hos sada..
bu hos sada kulaklarimdan, bu mutluluk ruhumdan hic gitmesin istiyorum."

sen nerede yasiyorsun bilmiyorum ama o gunden sonra acibadem'e her cumartesi geldi bu adam, hala da gelir, ihya eder bizi. romanyali oldugunu da ogrendik hatta. icimden ona ve kalbimize muzigiyle mutluluk katan herkese tesekkur etmek geciyor. sana da :)

Şirin dedi ki...

Ah Merveciğim;
Bu güzel insan daha sonra yine geldi biliyor musun? Tam da Noel sabahıydı.. 25 Aralık da... Benim camımın altına geldi ve başladı "jingle bell"i çalmaya...
yine verdim bahşişini... Gülümsedi yine tombul kırmızı yanaklarını şişirek... Ama inanır mısın bu güzelliği yalnızca bizim ev ahalisi farkediyordu ne yazık ki. Diğer evlerden "tık" çıkmaması çok acı geliyor bana... Ben hristiyan değilim ama "güzel"e aşığım. İnsanlar güzellikleri desteklerlerse birşeylerini kaybedeceklerini sanıyorlar ne yazık ki. Oysa nasıl zenginleşecekler değil mi? Senin gibi; benim gibi...
Mutlu yıllar diliyorum sana...
benimle aynı duyguları yaşayan duygudaşım..

NeLLy dedi ki...

bazen kotu de gorunse, turkiye'nin o nevi sahsina munhasir havasi hos geliyor uzaklarda olunca.
ben de sana mutlu yillar diliyorum okyanus'un ardindan..